Türkiye genelinde yaşanan kuraklık, nihayet hafta sonunda Antalya’da başlayan yağışla etkisini yitirme yönelimine girdi. Ancak şiddetli yağış sıkıntıyı da beraberinde getirdi.
Her yıl özellikle kasım ayı sonu aralık ayı başında Antalya’da can yakan su basınları bu yılda yaşandı. Geçen yıllar Kemer, Kumluca, Finike ve Demre bandındaki baskınlar Serik, Manavgat ve Aksu’da etkili oldu.
Neredeyse her yıl aynı dönemde aynı bölgelerimizde bu su taşkını ve baskınlar özellikle tarım arazileri ile seraları etkiliyor. Sanki bölge halkının kaderi oldu bu baskınlar.
Yaşanan su baskınları ile milyarlarca liralık ürün heba oluyor, milli servet su gibi akıp gidiyor. Ne kadar önlem alınırsa alınsın bir türlü bu doğa olayı önlenemiyor.
Ben 30 yıldır bu şehirde yaşıyorum ve her yıl aynı manzarayı görüyor, haberlere konu ediyoruz. Yağış öncesi uyarılar yapılıyor ama hep sonu felaketle bitiyor. Neden?
İnanın bu soruyu yıllardır ben kendi kendime soruyorum ama cevabını bir türlü bulamıyorum. Fakat tıpkı Kastamonu’da yaşanan sel baskını gibi dere yataklarının yollarının değiştirilmesinden şüpheleniyorum!
Yoksa bu kadar yağışı her yıl alan bir şehirde sık sık aynı görüntüler niye yaşansın ki? Ya da ilgili kurumlar gerekli çalışmaları yapmıyor mu? Drenaj kanalları veya temizliği gibi.
Ama bir yerde yanlış var ki bu sorunu her yıl yaşıyoruz. O zaman şapkayı önümüzü koyup bir kez daha düşünmeliyiz biz nerede yanlış yaptık diye?
Yoksa yağış ve sonrası sel kaderimiz olmaya devam edecek gibi.
BUNU YAPAN BİZİZ
Döviz kurundaki astronomik artış ve beraberindeki manipülasyon herkesin malumu. Ancak bundan öncesi vardı. Hani şu kira artışları, ev satış fiyatlarının iki katına çıkması gibi.
Biri çıktı 300 bin liralık evine 500 bin lira istedi, diğeri 150 bin liralık arabasına 250 bin lira.
Ev sahibi bin 500 liralık kirasına 2 bin 500 lira istedi.
Gelelim bugüne. Pazara çıkın şöyle bir tur atın. Dün yağış nedeniyle yaşanan su baskınlarının etkisini hemen göreceksiniz. Sebze fiyatlarının arttığına tanıklık edeceksiniz.
Gerekçemiz hazır; “Seraları su bastı. Ürünler mahvoldu, birçoğunu toplayamadık, toplananlarda az.” Sonra herkes hayat pahalılığından bahsedecek.
Yahu hayatı pahalılaştıran sadece döviz kuru mu? Sadece hükümet mi? Evet altın, dolar artıyor ama aç gözlülük, çıkarcılık ve bencillik daha hızlı artıyor.
Her şeye bir bahane bulacağımıza azıcıkta biz ne yaptığımıza bir baksak diyorum. Çünkü ortada bir şey varsa yapan biziz.
AHENK YAKALANIYOR
Antalya Valiliği önderliğinde başlatılan ve kısa adı AHENK olan ‘Antalya’da Hedeflenen Eğitime Nitelik Kazandırma Projesini Projesi’ baya bir ivme kazandı.
Eğitime AHENK getirilmesi için atılmış bir adım olan, özellikle ilk ve orta öğretimde çocukların kalbine dokunulacak bu çalışmada gerçekten AHENK yakalanmış.
Sadece okullardaki çocuklar ve öğretmenler değil, idareciler de AHENK’i benimsemiş ve her yerde onları görmek mümkün. Bu proje ile idareciler koltuklarından kalkıp okul okul gezmeye başladı.
Zaten bir işin ucundan yöneticiler tutarsa her iş başarıya ulaşıyor. Projeyi başlatmış olmak yetmiyor, özümsemek gerekiyor. İşte benim gördüğüm bu. Herkes özümsemiş bu AHENK’i.
KADINLARA EĞİTİM
MÜSİAD, Antalyalı kadınların eğitimi için kolları sıvadı. İş insanları, KOSGEB ile işbirliğine giderek markalaşma konusunda ilk adımı attı.
MÜSİAD Antalya Şubesi'nin ev sahipliğini yaptığı seminerde, Markalaşma ve Kadın Girişimciye Özel KOSGEB destekleri ele alındı.
KOSGEB Antalya İl Müdürü İbrahim Uğur Erkış ile Kurumsal Kimlik İletişim ve İtibar Yönetim Uzmanı Gülay Dülger, kadınlara eğitim verdi.
Seminerde, kadınları güçlü kılan yeteneklerini devlet desteği ile nasıl büyük değerlere dönüştürecekleri hakkında bilgiler verildi. Kadınlara, ‘Girişimci Kadın Olmak’ anlatıldı.
Yakın bir gelecekte yetenekli kadınların Antalya iş hayatında daha etkin rol oynayacağını şimdiden görür gibiyim. Haydi hayırlısı.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz