Dün bir yıl aradan sonra Türkiye mahalli idareler seçimine
gitti. Bir önceki seçime göre katılım oranı biraz düşse de çok fena sayılmaz.
Rakam yaklaşık yüzde 76.84…
Seçim sonuçları bana bir dönemin Anavatan Partisi’nin son
yaşadığı seçimleri hatırlattı. Hiç beklenmedik bir yenilgi alınmış ve parti
daha sonraki yıllarında dağılma yönüne gitmişti.
Bunun en büyük nedeni rahmetli Turgut Özal dönemi ile birlikte başlayan tavan KİBİRDİ ve başlarına böyle bir süreci getirmişti. Dünkü seçim sonuçlarından AK Parti’yi böyle bir son beklediği gibi bir düşüncem yok. Fakat bu sinyal iyi algılanmalı!
Şimdi şu KİBİR meselesine bir gelelim. Kibir, “Büyüklenme,
böbürlenme, kendini başkasından üstün görme anlamına gelen nefsi bir
hastalıktır. Tevazunun zıttıdır” sözlük anlamı böyle.
Hz. Mevlâna, kibri “Kendini (haddini) bilmeyen insanların
hali” olarak tanımlıyor. Zira kibirli insan güneşin varlığından haberdar
olmayan bir buz dağı gibiymiş. Güneşin harareti karşısında eriyip gittiğine
bakmaksızın kocaman cüssesine güvenip kendini bir şey zanneder KİBİRLİ
insanlar.
Aslında KİBİR en büyük zararı sahibine veriyor. İnsanoğlu
hayatta kaybetmeyi sevmez ancak hiçbir zafer sonsuz değildir. Kazandım diye
dünyadaki bütün nimetleri öncelikle kendine hak saymak kaybettiriveriyor.
KİBİRLİ olmayan insanlar her ne kadar devamlı kazanmak için
mücadele etse de bir gün mutlaka kaybedeceğini bilir. Hiç bitmeyecek sandığımız
zor anların bile ölüm gibi bir sonu var.
Şu da unutulmamalı: Devamlı kazanmaya alışmış kişi ya da toplumlar kaybetme hissini tatmış olanlardan daha zor alışıyor bu duruma. Amma kaybetme hissine de illaki alışıyor insanoğlu.
Benim bildiğim bir insanın başına gelecek en büyük
afetlerden biri de KİBİR! Kibirli insan hep bir kısım farklı özellikleri varmış
gibi davranır. Başkalarına karşı hep üstünlük taslarlar.
Karşısındakileri hor ve hakir görür, hakka hukuka riayet
etmezler. Kaderin kendisine bazen bir imkân bazen de bir imtihan olarak
lütfettiği nimetleri, vazifeleri, sorumlulukları kendi malıymış gibi temellük
edip başkalarını ezmeye kalkarlar.
Oysa KİBRİN bir kalp hastalığı olduğu göz ardı edilir.
Etrafta oldukça fazla KİBİRLİ insan olmasından dolayı bu durum pek çoğumuza
normal gelse de KİBİR bir çeşit cinnet halidir ve ruhî bir rahatsızlıktır.
KİBİRLİ insanlar kendilerini çok sever ve en başarılı, en
güçlü ve en güzel olanın kendileri olduğuna inandıkları bir fantezi dünyasında
yaşar. Bu da onları iddialı ve kendini beğenmiş kılar. Kendi görüşleri
dışındakilerin söylediklerinin hiçbir önemi yokmuş gibi hareket ederler.
İnsanlara bir şey anlatmaya çalışırken onların
anlattıklarını anlayacak kapasitede olmadıklarını hissettirmek aslında
kaybettir. Dünkü seçimlerin sonucunu iyi analiz edenler benim dediğime
katılacaktır.
Bakın, “Her çıkışın bir inişi vardır ve zirveye çıkarken
inenlere nasıl davranırsak inerken de aynı muameleye tabi oluruz” sözünü asla
unutmamalıyız.
Şimdi AK Parti’nin yaşadığı bu tablo karşısında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mutlaka bir çalışma yapacaktır. Benim
gördüğüm kendisinde olan TEVAZUYU ekibinde olmadığını görecek ve o KİBİRLİ
takıma gerekli dersi verecektir.
Şimdi bu KİBİRLİ arkadaşlar başkalarını suçlayıp yeni
düşmanlar edinmek yerine kendi davranışlarını iyice sorgulamalıdırlar. Aksi
halde bu vahim tablo daha da derinleşir.
Lakin yapılacak tek şey şu KİBİRDEN uzaklaşmaktır.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz