Son günlerin en revaçta konusu elektrik faturaları. Son zam ve kademeli tarife ile canı yanmayanımız yok gibi. Eline faturası geçen veryansın ediyor bulduğuna.
Hani eskiden bir atasözümüz vardı, “Beni sokmayan yılan bin yaşasın” diye. Yani sözlükteki açılımı ise, “Bu atasözü bazı insanların kendilerine zarar gelmediği sürece etrafında gerçekleşen olumsuz olaylara izin veriyor olması manasını taşıyor. Diğer insanlara zarar gelmesi onun için önemli olmamakla beraber kendisine zarar vermeyen bir kötülüğün dilediği kadar yaşamasında bir sakınca görmüyor” şeklinde.
Elektrik içinde böyle düşünenler vardı. Ama son faturalar maalesef bu düşünceyi yıktı geçti. Resmen bırakın faturayı, bırakın elektriği resmen cin çarpmışa döndük.
Şimdi birileri çıkıp beni, “Canın yanmadan bu iktidarı eleştirmedin” diyebilir. İşin aslı öyle değil. Haklı olduğum her noktada rahatlıkla eleştirebilirim. Bunun içinde kimseden icazet almam.
Dönelim konumuza. Bir laf açsak, “Yav bu elektrik faturaları...” diye söze başlasak inanın bir saati aşkın mevzu ve muhabbet ortamı rahatlıkla çıkar. Sonunda küsenler bile çok olur.
Bugünlerde her hanede bir korkunç elektrik faturası hikayesi mutlaka vardır! Herkes ödenecek meblağı görünce neye uğradığını şaşırıyor, “Bu ne iş kardeşlik” diye soruyor.
Öyle fatura miktarları konuşuluyor ki, sanki Boğaz Köprüsü için çekilen hat ile Onay Hamamı’nın hattı bizim evden geçiyor. Veya fabrika işletiyorum havasına giriyorum!
Hatta öyle hal alıyor ki beni hani bir zamanlar seçimde trafoya giren kedinin bizim evdeki fişe kuyruğunu taktığı zannına kapılıyorum. Çünkü fatura çarpına beynim uyuştu benim.
Birimlerinin faturasını bize mi ödetiyorlar bir türlü anlamış değilim. Muhtar maaşları 4 bin 250 lira olurken biz emekliler yerlerde sürünmeye başladık. Bu yükü nasıl çekeriz bilemem. Bu kışı çıkartabilir miyiz, o da Allah’a kalmış bir şey.
Her gün bir tasarruf hikayesi dinliyorum, “Yok şöyle yapın yok böyle yapın” diye. Arkadaş evdeki ampuller tasarruflu, bir evde kullanılabilecek alet edevat var. Isırma klima ile.
Onu kıs bunu kıs, evde battaniye ile dolaşır olduk. Peki “Bu düzenlemeyi getiren arkadaşlar acaba ülkenin neresinde hangi şartlarda yaşıyorlar” diye soracağım ama düşünselerdi böyle bir uygulamayı başlatmazlardı sanırım.
Zaten zar zor geçinen alt tabaka inanın bu faturalar ile battı batıyor. Tasarruf yapacağım diye insanlar makineye çamaşır bile atmıyor. Ne yapacağız, mum yakıp oturacak mıyız? Yoksa az elektrik kullanalım diye hareket enerjisini elektrik enerjisine dönüştüreceğiz!
Bu gidişle bu elektrik meselesi bizi mucit bir millet yapacak. Len arkadaş şu kış günü gülüyoruz ağlanacak halimize ya! Kabullenemiyorum ben bu fatura işini.
Acil bir çözüm olmazsa inanın faturayı ödeyeni kimse bulamayacak. Herkes alternatif enerji kaynağı arayacak. Aksi halde durum öyle bir hal alacak ki Allah korusun kaçak elektrik çekelim diyenler ve çarpılanlar artacak.
BU İŞE ÇÖZÜM LAZIM
Sosyal medyada, ‘Unutmayın ki bana hiçbir şey olmaz’ isimli ilginç bir hesapla karşılaştım. Önceki gün, “Karaalioğlu Parkı’nda sazlı sözlü çalgılar ve yüksek sesle müzik dinlemek yasaklanmalı. Manzara seyretmeye geliyoruz dert keder sahibi oluyoruz bu nedir?” diye paylaşımı tanık oldum.
Hesabın sahibi kim bilmiyorum. Paylaşımın altına Antalya Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi’ni de eklemiş sorun çözülsün diye. Büyükşehir cevap vermiş bu soruna anladığı kadarıyla.
O da şöyle demiş, “Merhabalar, Zabıta ekiplerimize konuyu ilettik. Karaalioğlu Parkı’ndaki işletmelere gerekli denetim ve uyarılar yapılmıştır.”
Ama sorunu yazan hesap sahibi hemen devreye girmiş tekrar, “Çok teşekkür ederim fakat işletmeler değil bireysel müzisyenler (saz ekipleri) hoparlörle müzik dinleyenleri kast etmiştim. Bunların gürültüsü rahatsız edici” diye cevap vermiş.
Yani sorunu yazan ile cevaplayan farklı konulardan bahsediyor. Bu da gösteriyor ki Antalya Büyükşehir’de bu işleri takip edenler ya konuyla alakasız ya da bilgisiz kişilerden kurulu.
Yahu arkadaşlar. Vatandaşın ne demek istediğini iyi bir anlayın sonra cevap verin. Gelişi güzel salla pati cevaplar vermeyin. Sonra insanları zorda bırakıp oradaki işletmelerle karşı karşıya getiriyorsunuz.
Çünkü sosyal medyada bu paylamışı yapan kimse aldığı cevap ve sert yorumlar karşısında paylaşımını bir süre sonra silmek zorunda kaldı. Ne olur anlayıp dinleyip öyle cevap verin!
HEP BİRLİKTE YAPAMADINIZ
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in mottosu vardı ya, “Biz birlikte yaparız” diye. Maalesef kazın ayağı öyle değil. Bunu Konyaaltı’ndaki bir muhtar diyor.
Konyaaltı Akkuyu Mahallesi Muhtarı Hüseyin Özdemir birkaç gün önce sosyal medyadan, “Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı Toplu Taşıma ve Denetim Şube Müdürlüğü’ne defalarca Akkuyu Mahallesi’nin ulaşım problemi içinde olduğunu bilydirmeme rağmen ne dilekçeme cevap verilmiştir nede problemin çözümüne gidilmiştir. Mahalleli bu konuda her gün sitem etmektedir. Fakat Büyükşehir Belediye Başkanlığı Toplu Taşıma ve Denetim Şube Müdürlüğü bu konuyu duymamazlıktan gelmiştir. Mahallem adına şikayetçiyim. Belediye Başkanlığı’nın bu konuya duyarsız kalmalarını kınıyorum ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı mahalleme şikayet ediyorum” ifadelerini paylaştı.
Adam hem sorunu anlatmış hem de halka şikayet etmiş Başkan Muhittin Böcek’i. Hem de, “Biz birlikte yapamadık” dercesine. Hani siz muhtarlardan yanaydınız?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Antalya’da onları dinleyip birer sekreter verecekti ya! Siz sekreteri özel kalem müdürünü bırakın da adamların sorunlarına çözüm bulun yeter.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz