Günümüzde geçerliliğini koruyan ‘Kim vurduya gitmek’ diye bir deyim vardı. Vurulan veya öldürülen kimseyi kimin vurup öldürdüğü belli olmayan olaylar için söylenirdi bu sözcük.
Tıpkı buna benzer bir olay geçtiğimiz günlerde Antalya’da yaşandı. Lise öğrencileri Mahmut Yağız Balcı ile Ada Kayahan’ın bindikleri skutera otomobilin çarpması sonucu hayatlarını kaybetmeleri gibi!
Aslında yaşanan kazanın özüne bakarsanız çarpan belli. Yani ölüme sebep olan kişi. Bundan sonrası asıl vahim olanı. Çocukların kim vurduya gittiği olaylar dizisi başlıyor.
Ailelerin avukatı Oğuz Sarıçobanoğlu’nun yaptığı açıklamalar doğru ise ki bir avukat elinde belge olmadan konuşmaz cinayetten beter olaylar peş peşe yaşanıyor.
Gelin hep birlikte vahim dediğim olaylara göz atalım. Kazadan sonra polisin yaptığı ölçümde 52 metre fren izi tespit ediliyor. Bu da araç hızının 100 km üzerinde olduğuna işarettir.
Polis kaza yapan sürücüye sadece alkol testi yapmış. Bu tür kazalarda hastaneye sevk edilerek tam kan, alkol miktarı ve uyuşturucu testi istenmesi gerekiyor. Bunların hiç biri yok.
Avukatın yaptığı açıklamaya göre, kazaya karışan araç bir taşıt kiralama şirketine ait ve 21 Temmuz'dan bu yana zorunlu trafik sigortası ile kaskosu yok! Kaza raporunda da sabit.
Bu tür durumda kazaya karışmış bir araç polis tarafından kanunlara göre bağlanıp parka çekilmesi gerekiyor! Yapılıp yapılmadığını bilmiyorum ama bundan sonrasında gariplik var!
Trafiğe çıkması yasak olan bu araç günlerce Antalya sokaklarında dolaşmış. Bu da kontrollerin yetersiz olduğuna delalet. Yoksa tekerinin bir metre dönmemesi gerekiyor.
Hadi bunları geçtik. Bağlanması gereken bir araç nasıl olurda sahibine hemen teslim edilir. Çünkü cinayetten beter bir olaya karışmış ve SUÇ DELİLİ niteliğinde.
Burada polis mi hatalı davrandı yoksa aracın çekildiği trafik otoparkının sorumluları şirkete kıyak mı geçti? İşte bu sorular kafa karıştırıyor. Vahim olaylar bununla bitse iyi.
Kazaya karışan SUÇ DELİLİ aracı bir şekilde alan şirket önce birine satış yapıyor, sonrada o kişi başka bir kişiye satıyor. Beynindeki HIZ kontrol edilecek araç yani SUÇ DELİLİ ortadan yok ediliyor.
Buna kimileri şirketin içini boşaltma der kimi de SUÇ DELİNİNİN YOK EDİLMESİ der. Ara ki bulasın. Olan ölen çocuklara ve geride kalan acılı ailelere oluyor.
Vahim olaylar bu kadarı ile bitiyor mu dersiniz. Yok yok vallahi bitmiyor. Yahu şunun şurası 2 ölümlü kaza deyip geçmeyin. Kazdıkça karıştırdıkça gariplikler gün yüzüne çıkıyor.
Kaza 22 Ekim gecesi Portakal Çiçeği Caddesi'nde meydana geldi. Polis raporunda buranın hız sınırı 77 km olarak geçiyor. Oysaki Antalya Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama ve Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı (UKOME) kararına göre 50 km.
Benim aklım karıştı bu vahim gelişmeleri peş peşe yazarken. Şimdi burada yaşanan ihmallerin sorumlusu kim, kim kime hesap verecek, kimden nasıl hesap sorulacak.
Yoksa iki genç fidanımız ihmaller kurbanı olup KİM VURDUYA MI gidecek? Yoksa kim vurduya gitmenin yeni adı SKUTER KAZALARI MI olacak!
Bu kazada iki genç yaşamını yitirdi. Aileler perişan. Yahu kazaya karışan bir araçla ilgili yaptırımlar belli. Nasıl olurda yasal prosedürler yerine getirilmeden sahibine teslim edilir.
Bu konuda yetkili makamların Antalya Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü bir açıklama yapmalı. Çünkü ortada garip ve saçmalıklara dolu olaylar var. Aksi halde vicdanlar sızlar.
Bir de şu skuter meselesi var. Ne kuralı var ne adam gibi bir kanunu. Ancak bu konuda kazalara karşı Ankara Büyükşehir Belediyesi örnek olacak bir karar almış.
Skuter kiralaması yapan kurumsal şirketler bu tür kazalara karşı sorumluluk sigortası yaptırıyormuş. Hem de kullanıcılara ferdi kaza sigortası! Belki bizimkilerde yaptırır.
En azından KİM VURDAYA GİTMELERİN önüne azda olsa geçilmiş olur.
KURALLAR NİYE VAR?
Önceki gün sosyal medyada bir fotoğraf paylaşımı gördüm. Çallı kavşağındaki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün hemen girişi ile alakalı. Giriş dubalarla ayrılmış yani sınırlandırılmış!
Fakat bizim millet olarak kurallara karşı bir zaafımız var. Kuralları çiğnemek adeta bize özgü haline gelmiş. Bir araç yasak olmasına rağmen dubaları ezip köprüye giriş yapmış.
Severiz aslında biz kestirme yolları ama başımıza bir kaza gelince de KEŞKE diye dövünür dururuz. Hadi bu tipler böyle kuralsız da peki denetim niye yoktur Allah aşkına!
O bölgede sanırım onlarca MOBESE sistemine ait kamera var. Bunun merkezide var. İzleyen takip eden bir polis memuru arkadaş niye bu tipleri bildirmez onu merak ederim.
Yoksa bir kaza olduktan sonra şöyleydi, böyleydi demek çok kolay. Kural varsa hepimiz için var. Sadece sana bana değil.
GARİP BİR ÜLKEYİZ
Bizim ülkemizde ve memleketimizde gariplikler bitmez. Örnek mi? Her köşe başında bir dilenci. Bunlarla mücadele için topu birbirlerine atan kamu kurumları.
Kendi dilencilerimiz yetmezmiş gibi şimdi de uluslararası dilenciler dünya şehri Antalya sokaklarında görülmeye başlandı. Bunu da Balbey Mahallesi Muhtarı Abdullah Uyaroğlu görüntüledi.
Muhtarın sosyal medyadaki paylaşımı parasız kalan bir turistin ülkesine dönme adına dilencilik yapmasının kanıtı oldu. Dedim ya garip bir ülkeyiz diye. Kendi dilencimiz yetmezmiş gibi bir de turistler bu yola başvuruyor.
Ne diyelim? Allah versin Allah kurtarsın. Yetkililer bir şey yapmayınca Allah’tan umut kesilmiyor çünkü.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz