Seçim dönemine girdik ya, etraf bir hareketlendi ki
sormayın. Siyasetçi kesimin meydanlara inişi yakındır. Şimdilik toplantı
salonlarında, etkinlik köşelerindeler ama an meselesi kitle turlarına
başlamaları.
Adayların olmazsa olmaz medyadır diyerek esnaf ve sağlıkçı
kesimleri başta olmak üzere sokak sokak hatta kahvehane kahvehane gezecekleri
günler başladı. Seçim dönemlerinde partilerin ruh halleri bellidir.
Hızla yükselen oy grafiklerine dalar, Antalya’nın
kurtuluşunun kendileri dönemlerinde olacağına odaklanır; dahası kendilerini de
buna inandırırlar.
Dolayısıyla kazara çıkıp da karşılarına, “Ben çok umutlu
değilim kazanacağınıza” derseniz size karşı partinin adamı gözüyle bakarlar.
Kaldı ki siyaset için tartışma götürmeyen koşuldur buna inanmak, “İnanmadan
mücadele verilmez” diye.
Siyasetçiler önümüzdeki seçimin ipini göğüsleyen olma
hayalleri kura dursunlar. Oysaki bu dönem ortada kalanların sayısında erken
gözlenen bir artış var.
Az önce de söylediğim gibi, henüz tercihini hatta tercihe
giden yolunu belirlememiş olanların fazlalığı dikkat çekici ölçülerde. Dost acı
söyler derler ya, EMEKLİLER de bu modda.
“Kime oy vereceğimi bilmiyorum, ortadayım şimdilik” sözü şu
sıralar sıkça duyulur halde. “Daha
erken, zamanı gelince bakarız” diyenler de yok değil hani. Buna da bir de;
“Hele bir çıksınlar bakalım er meydanına” cümlesini de eklemek gerek.
Politikacı milleti seçim sathı mahalline girip meydanlarda
ve bilumum yerde boy göstermeye başladığında yurdum seçmeni nasıl bir yol
izleyecek belli değil. Adaylara mı bakılacak yoksa doğrudan partilere mi
endekslenecek? Bu her seçim dönemi başlangıcında olduğu gibi şimdi de büyük bir
soru işareti.
Zira ortalıkta öyle bir başına alıp götüreceğinden emin olan
ya bir ya da iki aday var. İktidar güç mü kaybediyor yoksa güç mü kazandı bunu
bilen yok. Tıpkı bir önceki yerel seçimde yaşanan HAL YASASI sorunu gibi EMEKLİ
MAAŞI sorunu var önünde!
Kimilerine göre kayıp var, kimilerine göre kazanç. Kimileri
ise çok hissedilecek ölçüde değişiklikler olmadığı düşüncesinde.
Önceki akşam da yine böyle bir ortamda sohbetindeydim. Her
seçim dönemi aynı sahneleri izleyen bir gazeteci olarak “Yahu niye ortadasınız,
niye şu tercih kullanmak için arayışa girme işini son ana bırakıyorsunuz” gibi
seri sorular sormadan edemedim.
Gerçi her işini son ana bırakır yurdum insanı fakat
Antalya’yı yönetecek ekibi seçme işi “Öyle günü gelince bakarız” denilerek ele
alınacak bir mesele değil ki.
Sorularımın hiçbirine tatminkâr yanıtlar alamamakla
birlikte, aslında bildiğim gerçek şudur; vatandaşın her parti ve hatta her aday
için güvensizlik noktalarının, acabalarının, inanç eksikliklerinin,
şüphelerinin ve de kaygılarının oluşudur böyle zamanlarda ortalarda bir yerde
durmalarına sebep.
Üstelik ahkâm kesecek kadar yeterli miktarda seçim dönemi izlediğimden
hiç de mütevazı olmayacağım. Bana göre bu seçimde hedef kitle EMEKLİLER olmalı.
TÜİK kayıtlarına göre geçen yıl 400 bin bu yıl ise 410-420 bin civarında bu
şehirde yaşayan EMEKLİ sayısı.
Hani şimdilik ortada kalmayı seçenler (EMEKLİLER) yarın öbür
gün bir tercihte karar kılarlar elbette. Bu sorunu çözmeden Antalya’da başarılı
olmak mümkün değil gibi görünüyor.
Benim bu son söylediğim cümlelere inanmayan kim varsa lütfen
tebdili kıyafet ile otobüse ve tramvaya binsin vatandaşla seyahat etsin. Yetmedi
bizim LİDER GAZETE’nin cevval muhabiri Mühübe Taşkın’ın yayınına takılıp sokak
röportajlarına kulak versin. İşte o zaman gerçeği görecek ve ona göre strateji
belirleyecektir.
Benden söylemesi.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz