Dün Ramazan-ı Şerif’in ilk gününü geçirdik. Birçok insan
umrede veyahut da kendini inzivaya çekmiş olabilir. Eteğindeki taşı ortaya
dökmek yerine, birilerinin kafasına atmasını istemiyorum. Mükâfatın bol olduğu
aydır Ramazan. Sevapların kat kat arttığı aydır Ramazan.
Ramazan ayının başta tüm İslam âlemine olmak üzere, bütün
insanlığa hayırlar getirmesi dileğiyle ruh halimizden konuşalım istiyorum.
Elbette ki bu ayın anlam ve önemini anlatacak değiliz. Hepimiz biliyoruz ve
farkındayız. Neden derseniz; 11 ay bu konuda sessiz kalıp, şimdi ahkâm kesmenin
çok da mantıklı olmadığını düşünüyorum.
Oruç tutan kendine, ibadet eden kendine. Tabi ki, Allah
katında oruç tutanla tutmayan, ibadet edenle etmeyen bir olmayacak. Bunlar ayrı
mevzular hani şu “Her koyun kendi bacağından asılır” meselesi…
Biz gelelim Ramazan ayında saygının önemine, merhametin ve
anlayışın derecesine. İftar saatine azıcık bir zaman kala, hepimizin malumu
trafik sıkışır. Hoş bu Antalya’nın her daim meselesi oldu.
Gerçi bu yıl, memur mesai saatleri, iftar saatiyle çakışmayınca sorun da az olacak gibi. Sabır ayında, insanlar da sabırlı sabırlı iftarına yetişmiş olacak. Her sabrın bir sonu vardır diyerek diğer konumuza geçmek istiyorum.
Neyse ki bu yıl imdada seçim yetişti. Büyük bir meşgale
oluşturdu. Memleketin geleceğini düşünürken bu kez de uykularımız kaçtı sonra
bunun stresi bir de midemize vurdu.
İnanın midemizde her an varlığını hatırlatan asit yığınını azdırmanın
manası yok aslında. Sonuçta biri seçilecek. Önemli olan iş yapacak ve yararlı
olacak olanı seçebilmekte.
Zira gayet iyi biliyorum ki, oturup karalar bağlamak yahut
yarınlara dair endişelerin üzerine paranoyalar geliştirmek size sadece iki
gerçek olarak geri dönüyor. Bir kere midede biriken asit hayatınızı alt üst
ediyor. İkincisi en azından düşünmemeyi başarabildiğiniz ender anlar olan uyku
süreleri hızla azalıyor.
Tayvanlı bilim adamlarının yaptıkları bir ilginç araştırma
belki de bu yüzden şimdilerde daha bir dikkatimi çekiyor. Adamlar büyük bütçeli
bir proje yapmışlar ve 40 bin insanın uyku düzenlerini incelemişler.
Bu ulvi çalışmalarıyla da kimlerin rahat uyuduğunu, kimlerin
sağa sola dönerken sabah ettiğini ortaya çıkarmışlar. İyi de etmişler.
Sonuçları incelediğinizde şu noktalar karşınıza çıkıyor. Mesela mışıl mışıl
uyuyan kesimde bakın kimler var: Eğitim seviyesi yüksek kadınlar, öğrenciler,
sosyal hayatı hareketli erkekler, sporcular.
Peki uykuya küs olanlar kimler? Gelir seviyesi düşük olan kadın ve erkekler, okuma yazma bilmeyen kadınlar, sağlık sorunu olanlar. Şimdi. Rahat uyuyabilenlerle uykusu kaçanları tespit için bilimsel araştırmaya gerek var mıdır bilmiyorum. Zengin adam niye uyumasın ya da yeterli düzeyde mürekkep yalayıp bağımsızlığını ilan etmiş kadın veyahut gün boyu ter atmış sporcu ya da yaşamdaki tek derdi yeni çıkan son model otomobile sahip olmak olan mirasyediler. Onlar uykusuzluk çekecek de biz mi gömüleceğiz kuş tüyü yastıklara.
Peki ertesi günün ekmeğinin derdine daha gece yarısında
düşen adam nasıl uyusun? Ya çocuğunun geleceğine dair kara kâbuslar gören kadın
ya da vücudunun bilumum yerlerine saplanan ağrılardan imkânsızlıklar yüzünden
kurtulamayan hasta…
Hele hele başını koyacak bir yastığı bile olmadığından
ceketi başının altına düren fukara. Gece yarılarından kuşluk vakitlerine kadar
geçen zamanı gelmek bilmeyen uykuyu beklemekle geçirenler, nihayet geldiğinde
ise çok çok bir saat sonra uyanıp işe koyulmak zorunda kalanlar. Topu topu bir
saatlik uykularından yarı verim bile alamadıkları için, günü sersem sepelek
geçirenler...
Yurdumun; yediği önünde yemediği arkasında, elini sıcak
sudan soğuğuna sokmayan, derdi tasası olmayan, tuzu kuruyalı epeyce olmuş,
sırtını en sağlamından bir yerlere dayamış,
geleceğine dair tek korkusu yaşamın tadını yeterince çıkaramamak olan
kesimi mışıl mışıl uyumasın da ne yapsın!
Ama üzülerek söylüyorum bugünden sonra uykusu kaçanların
sayısı da artacak memlekette. Çünkü ben bu kadar siyaset seven bir millet daha
dünyada görmedim. Seçim günü yaklaştıkça kâbusu bol yarım yamalak uykular,
uyanıkken bile insanın beynini kemiren sorular, yastığa hasret kafalar
çoğalacak aramızda.
Aslına bakarsanız öyle uzun boylu araştırmalara ya da
binlerce insanı denek etmeye falan gerek yok aslında. Mevzu basit: Kafası rahat
adam uyur, olmayan sabaha kadar dolanıp durur.
Siz en iyisi Ramazan-ı Şerif’i fırsat bilin ve uyuyun
gitsin. Sakın orucu uykuya tutturmayın ha. Beti bereketi olmaz. Bilesiniz!
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz