Ramazan bereket ayıdır. İyiliklerin, güzelliklerin, insanların birbirlerine olan yardımlarının artığı, olumlu duyguların ön planda olduğu rahmet ayıdır Ramazan.
Bugünlerde vicdanların hassaslaşıyor, bazılarımız bu bereketli ayda hep iyi düşünceler içerisine giriyoruz. Manevi anlamda bambaşka bir havayı soluyoruz.
Bir karıncayı dahi incitmeyecek bir hassasiyete bürünüyoruz. Ama bu hassasiyetleri her zaman göremiyoruz maalesef. Bu güzel duyguları, hayatın her anında görmek gerekli.
Şimdi bu duygularla asıl asıl konumuza gelmek istiyorum. Ramazanla birlikte iftar sofraları olmazsa olmazımız! Ancak bu işi abartıya, şatafata kaçmamak şartı ile yapmak gerekli.
Geçten iki yılda koronavirüs belası nedeniyle milleti can derdine düştüğü için bir çok kişi ramazan ayında iftar sofrası kuramadı. Hatta bu konuda kısıtlama ve yasak getirildi.
Bu nedenle hayırseverler başta olmak üzere, resmi kurum veya STK’lar adeta gövde gösterisine dönüşen, lüks mekanlarda verilen o görkemli iftarları gerçekleştiremedi.
Ve fakat, bu yıl millet kıtlıktan çıkmış, esaret zincirlerini kırmış gibi her yere iftar sofrası kurmaya başladı. Ben iftar sofralarına değil yapılış şekillerine karşı çıkıyorum.
Yahu domatesin 20 lira olduğu bir memlekette lüks iftar sofraları kurulması sizce çok hoş mu? Hele hele bunları sosyal medyadan paylaşmak size hiç yakışıyor mu?
Peki, İslamiyet’te aşırıya kaçmayın diye uyarılar var mı yok mu? Benim cahil halimle bildiğim onlarca ayet ve hadisi şerif var. İslamiyet’te aşırıya kaçmak yoktur.
Ama Ramazanın 10’uncu gününde gördüğüm manzaralar karşısında inanın şartellerim attı.
Özellikle, iftar yemeklerini siyaseten rekabete dönüştürüp çok ama çok abarttık gibi.
İki yıl öncesinde olduğu gibi sokak ve caddeleri kapatmaya başladık. Hem de bu işi yapanlar siyasi partiler. Hani şatafatlı iftar sofraları olmayacaktı beyler?
Gerçekten ihtiyaç sahibi, gerçekten oruç tutan, gerçekten iftar yapacak parası olmayanlar bu sofralara katılamıyor. Onlar arada kaynıyor. Peki, iftar sofrasının asıl amacı neydi?
Yapmayın, etmeyin. Gelin bu iftar yemeği gösterişine son verip, bunun için harcayacağımız paralara garip gurebaları sevindirelim. Yetimlere el uzatıp, kimsesizlerin imdadına yetişelim.
Bakın, ben oruç tutmadığı halde iftar sofralarını işgal edenlere değil, gerçek ihtiyaç sahibi insanlara yardım edilmesi ve sofraların onlara açılmasından yanayım.
Hatta ve hatta yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi iftar yemeği yerine gerçek ihtiyaç sahiplerine yardım edelim derim. Unutmadan bunu yaparken fotoğraf çekip paylaşmayalım.
Çünkü aşk ve ibadet gizlidir. Sonra insanları rencide etmeyelim. İşin ecrini kaçırmayalım.
Hiç değilse bu ayın ruhuna göre hareket edin. Bilmem anlatabildim mi?
ORMANLA DERTLERİ BİTMEDİ
Antalya’da CHP’li belediyelerin ormanla dertleri bir türlü bitmedi. Hani kendi yörelerinde orman olsa da onlarla uğraşsalar sözüm olmayacak ama hedefleri başka.
Hepimizin hatırlayacağı gibi geçen yıl Türkiye’nin en büyük orman yangını Manavgat’ta yaşandı, Akseki ve Gündoğmuş’a kadar alevler uzandı. Adeta ciğerlerimiz kavruldu.
O sırada herkes canla başla yangını söndürmenin yolunu ararken bazıları da rant devşirme peşinde koştu. Kimisi “Helikopter yok” dedi kimisi de yapılan çalışmaları yetersiz buldu.
Herkes kendi penceresinden haklıydı! Ancak yangın 11 gün sonra kontrol altına alınıp söndürüldükten sonra evli evine köylü köyüne döndü, acılarla baş başa kalındı.
Evi yananlara devlet evlerini yapıp yavaş yavaş teslim etmeye başladı. Çoğu bayram sonunda teslim edilecek. Yanan alanlar ise ya atılan tohumlarla ya da doğada kendiliğinden çıkan idelerle yeşermeye başladı. Hatta, Muratpaşa Belediyesi kendi imal ettiği İHA-1 sınıfı 8 kanatlı drone ile Manavgat’ta yanan orman arazilerini tohumladı. Gayet güzel.
Ne olduysa bundan sonra tekrar kıyamet koparılmaya çalışıldı. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Gündoğmuş’ta, dronla yapacakları tohumlamanın engellendiğini iddia etti.
Uysal, “Nedeni ne olabilir; tabii ki siyaset. Vatan millet menfaatinin önüne geçen her türlü siyasete lanet olsun” diye de açıklama yaptı. Acaba nedir bu diye şöyle bir araştırdım.
İşin aslının Uysal’ın dediği gibi siyaseten engelleme değil, teknik açıdan olduğunu öğrendim. Orman Bölge Müdürü Vedat Dikici’ye göre, şu an toprağın tohumlama zamanı olmadığı için izin verilmemiş. Geriye dönüp baktığımda Uysal’ın helikopter kiralama işi karşıma çıktı.
O zamanda baya yaygara koparmış ama Bakanlık açıklaması ile yaptığının şov olduğu ortaya çıkmıştı. Bu konuda Ümit Uysal’ın hesaplarının başka olduğunu anlamaya başladım.
Büyükşehir’e aday olmak isteyen Uysal sanırım azıcık Muratpaşa’da çukurdan geçilmeyen yolları yaparak kendi işine bakmalı. Herkes kendi işini yapacak olursa ortada sorun kalmayacaktır sanırım.
İKİ GÜZEL HABER
Ruzsya’nın Ukrayna’ya savaş açması ile binlerce Ukranyalı Antalya’ya gelmeye devam ediyor. Bunların içinde milli sporcularda var.
Bunlardan biride Ukraynalı paralimpik yüzücü Oleksii Virchenko. Kepez’de yaşayan eniştesi Mehmet ve teyzesi Lesia Şahin çiftinin yanına yerleşmiş. Onlar aracılığı ile de Kepez Belediyesi Spor Kulübü'ne başvurmuş Virchenko.
Lizbon'da yapılacak Avrupa Yüzme Şampiyonası'na katılacak olan ve savaş nedeniyle 2 aydır antrenman yapamayan Ukraynalı yüzücüye Kepez Belediyespor sponsor olmuş.
Kepez Belediyesi Spor Kulübü Başkanı Hakan Çatal, Virchenko'nun ücretsiz olarak havuzdan yararlanmasını ve kendisini evindeymiş gibi hissettirmek için gerekeni yapacaklarını söyledi.
Çatal, “Başarılı olursa kendi sporcumuzun başarısı kadar seviniriz ve gururlanırız" dedi. Ne güzel bir konu ve açıklama değil mi?
Diğer güzel haber ise bizim sporcularımızdan. Mecdude Başakıncı Ortaokulu Küçük Erkek Futbol Takımı Türkiye Şampiyonası Grup Maçlarında Şampiyonu oldu.
Beden Eğtimi Öğretmeni Sedat Öztokmak’ın öğrencileri bu gidişle adlarını Türkiye Şampiyonu olarak yazdıracaklar. Çünkü benim bildiğim Sedat hocayı bu başarı kesmez.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz