Bir kaza ve ardından beklenmedik vefat haberi ile sarsılan
Antalya. Evet, ATSO Başkanı Ali Bahar’ın vefat haberi hepimizi sarstı. Ancak
bazı zehirli düşüncelere de malzeme çıkardı. ‘Dedikodu’ yazarken bile insanın içini ürperten bir
kelime. Oysaki günümüzün vazgeçilmez sohbet başlangıcı, hatta kimi zamanda biz
yazarlar için yazının adı olup çıktı.
Yetmedi, adına şarkılar bile yazılıp ünlü sanatçılarımız
tarafından milyonlara söylendi. Toplumdaki bilgi kirliliği içinde her alanda
yapılan bir hal aldı ‘DEDİKODU’ İnanmazsanız geçen hafta yaşanan kazanın
ardından konuşulanlara, Sosyal medyada yazılıp çizilenlere.
Hepsinin ‘DEDİKODU’dan ibaret olduğunu göreceksiniz.
Göreceksiniz ama birçoğu bunun doğru olduğunu sanıp rahmetli ALİ BAHAR ve o
sırada kazaya yol açtığı iddia edilen M.Ç, hakkında yanlış hükümler verdi.
Dedikodu; zeka düzeyi denemesindeki bir insanın, bilmeden beyin jimnastiği
yaptığı fakat başaramadığı ve özürlü kalmaya devam ettiği, sonunda orgazm da
olamadığı bir nevi mastürbasyondur diye düşünüyorum.
Aslında bu kelime kimi zaman gerçeğe dayanan, kimi zamanda
gerçekle ilişkisi olmayan sıradan bilgi alışverişidir. Dedikodu genelde
insanlar üzerinde yoğunlaşıyor. Doğa, hayvanlar, siyaset, bilim, edebiyat,
sanat, gibi konularda birikim olmadığı ya da yetersizlik ve sığlık bu tür
kişileri içi boş zaman öldürmeye götürüyor.
Hangimiz söylentiye veya dedikoduya bulaşmamıştır ki? Ve
hangimiz bulunduğumuz ortamların, iş dünyasının söylenti ve dedikodudan arınmasını
dilememiştir ki? Duygusal ihtiyaçlar, kişilik özellikleri ve sahip olunan
değerler dedikodu yapmanın nedenlerini açıklayabilir. Bazı kimseler dedikodu
yaparlar ama çoğu insan kendisine anlatılanları başkasına aktarmaz. Bunun
nedeni dedikodu yapanların pek hoş karşılamamaları olabilir.
Bazı durumlarda dedikodu, başka bir kimsenin dikkatini
çekebilmek için bilgi alışverişinde bulunma metodu olarak kullanılabilir. Biraz
gizlice faaliyet gösteren, düşünce zehrine yaygın olarak halk arasında
‘DEDİKODU’ denir.
Düşünce zehri vücut zehrinden iki açıdan farklıdır. Dedikodu
vücudu değil de aklı zehirler ve anlaşılması fark edilmesi daha zordur. Zehri
olan kişi genellikle bunun farkında olmaz. Düşünce zehrinin anlaşılması zordur
ama doğrusu büyük işler yapar. Bizi ufak tefek, önemsiz şeyleri düşünmeye
zorlayarak düşünce kapasitemizi düşürür.
Dedikodu; kimlik ve kişilik sorunundan kaynaklanıyor ve etik
olmadığı görülüyor. Kişilerin etik anlayışı ve yapısı da sonuçta ortaya
çıkıyor. Zihni bulanıklık düşünü ayıramıyor, bulamıyor sığlık bir eksiklik
olarak karşımıza çıkıyor ve üretimlerle ilintiyi reddediyor.
Dedikodu; zihni oynatmanın, zeka seviyesinin kuraklığının
viagrası olarak düşünmek yanlış olmasa gerek. Dedikodunun orgazmsal bir hırs
haline gelmesi bağımlılık yapıyor. Dedikodusuz yaşam zorlaşıyor, yani kişiler
dedikodukolik olup çıkıyor.
Dedikodulu toplumlarda insanlar hakkımızdaki düşüncelerimizi
saptırır ve çarpıtır. Çünkü gerçeklerin tahrif edilmesi üzerine kurulmuştur.
Ayrıca dedikodusunu yaptığımız kişiyle karşılaştığımızda içimizde bir suçluluk
duygusu oluşturur. Bu insan olanlar için geçerli!
Dedikodusu yapılan kişilerin savunma hakkı elinden alınıyor
ve bu eylemi gerçekleştirenler yargısız infazlarıyla orgazm olmaya çalışıyor.
Bir arkadaşınıza, arkadaşı hakkında üstü kapalı, hoş olmayan bir yorumda
bulunun. Ne olacağını göreceksiniz.
Unutmayınız ki; Eğer insanlar birbirleriyle dedikodu yapacak
zaman ve eğilimi buluyorlarsa, yeterince işleri yok demektir. Alkol alamayan
bir alkoliğin saldırganlığı belirli bir sürede tedavi edilebiliyor. Fakat;
dedikodukoliklik için henüz bir yöntem bulunmadığı biliniyor.
Oysaki toplumumuzun dedikoduya değil, çalışmaya üretmeye
ihtiyacı vardır. Sanırım birilerinin kulakları çınlamıştır bu yaptığım
‘DEDİKODU’ ile.
GEREĞİNİ YAPMIŞLAR
Dünkü yazımda Anadolu Ajansı Bölge Müdürlüğü Başmuhabiri
Yasin Tuncer’in Çağlayan Mahallesi 2030 Sokak’ta sahipsiz köpek tarafından uğradığı saldırı ve TURUNÇ
MASA’nın duyarsız kaldığı iddiasına kaleme almıştım.
Konunun muhataplarından Yasin Tuncer beni sabah erkenden
aradı. Hem teşekkür etti hem de Muratpaşa Belediyesi’nin yapılan işlemden
dolayı kendisini bilgilendirdiğini aktardı.
Aradan çok geçmeden Muratpaşa Belediyesi Basın ve Yayın
Müdürü Emre Baylan aradı. Baylan, konuya duyarsız kalmadıklarını köpeği
bulduklarını, kulağında küpe olduğunu ve aşılarının tam olduğunu
belirlediklerini ifade etti. Aynı yerdeki başka köpeği de alıp tedavi
ettiklerini söyledi.
Yasin’e tekrar geçmiş olsun derken, Emre Baylan’a da duyarlılığı
ve verdiği bilgiler için teşekkür ediyorum. Ancak aynı köpeklerin alındıkları
bölgeye bırakmasını anlamıyorum. Bu yasa çıksa da herkes kurtulsa bu karmaşadan
diyorum.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz