Bugün
mübarek Cuma günü. Hiç sağa sola bulaşmak istemiyorum. Dün bilgisayarın başına
oturunca içimden gelmedi; ne siyaset ne de şehrin sorunlarını dile getirmek.
Bir
arkadaşım, “Madem öyle düşünüyorsun sen de böyle bir günde hutbe misali (haşa)
bir yazıyı kaleme al” dedi. Bende ne yalan söyleyeyim suya sabuna dokunmayan
bir yazı olsun istedim.
Öyleyse
içinde bulunduğumuz dünyanın durumu hakkında bir iki kelam edelim. Her alanda,
her konuda, aynı dünyayı paylaşanlar anlaşacak olsaydı, dünya bambaşka olur,
birlik beraberlik had safhaya ulaşırdı.
Nerede?
Zooor. Hem de çok zor.
Şöyle
bir bakın dünyaya, şivesi farklı olsa da dili aynı olan o kadar çok insan var
ki! Anlaşmak bir yana, sadece konuşsak yeter gibi geliyor bana.
Dünyamız
aynı, ırkımız aynı olanlar var coğrafyamız farklı olsa da, sadece paylaşılan
dünyanın aynı olması yetmiyor, duygularımız aynı olmalı, gönüllerimiz aynı
olmalı, yüreğimiz tek olmalı, birlikte atmalı.
İnsan
olduğumuz için; özden içten gelmeli kardeşlik duygusu, insanlık sevgisi. Amma
biz kendi içimizde anlaşamıyoruz ki. Dünyayı neyleyeyim, içimizde anlaşmak
zorken, dünyadan bize ne!
Kardeşlik,
dostluk büyük mutluluktur bana göre. İnsanlığın vazgeçilmezi bu meziyetler. Benim
arzum kardeşlik, hoşgörü, ve sevgi yumağı olmuş bir dünya. Dinine, diline
bakmadan sadece ve sadece insan olduğumuz için sevgi.
M.
Luther King’in dediği gibi; “Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini
öğrendik;
Ancak
bu arada çok basit bir sanatı unuttuk; KARDEŞ OLARAK YAŞAMAYI.”
Dünya
konjektörüne bakınca insanlığın durumunu görüyoruz. ORTA DOĞU, RUSYA-UKRAYNA ve
SURİYE insanlığın kanayan yarası olmuş. İnsanlık adeta ortadan kalkmış,
hayvanların bile yapmayacağı işleri insanlara yapar olmuşlar.
KUNDAKTAKİ
çocuğa bile silah sıkan bomba yağdıran insanlık yoksunu caniler TERÖR estirirken,
40 yıldır dünyanın kılı kıpırdamıyor. Hatta kınamaya bile güçleri yetmiyor
diğer milletlerin.
İnsanı
Yunus Emre’nin felsefesiyle sevmek: “Yaradılanı severim yaradandan ötürü” Neredeee…
İnsanlığını unutmuş bunlar.
Savaşı
seven, kardeşliği hiçe sayan caniler, katliamlarına devam ettikçe bu dünyada
yaşayan insanlara uyumak HARAM.
Bir
düşünürümüz ne güzel söylemiş yüzyıllar önce; “Aynı dili konuşan değil, aynı
duyguyu paylaşanlar anlaşabilir” diye. Demek ki sadece aynı dili konuşmak
yetmiyor.
Duygular
aynı olmadıkça, insanlığımızı hatırlamadıkça; dünya boş, hayvanca yaşamak boş
kısacası her şey bomboş. Ne tadı var ne de tuzu.
Zalimlerin
de bir gün canı yanacaktır ve aynı acıyı göreceklerdir. Yaradan’ın adaletinden
kimsenin şüphesi yoktur. Elbette er ya da geç tecelli edecektir.
O
mazlumların, o gariplerin, o sübyanların AHI yerde kalmayacaktır.
Vallahi
buraya kadar KARDEŞÇE YAŞABİLMENİN özlemi aklıma geldiği için bir çırpıda bu kadar
çıktı. Bu bölümü Goethe’nin şu sözü ile kapatmak istiyorum. Belki insanlığa bir
faydası dokunur diye.
“ÇÖZÜMDE
GÖREV ALMAYANLAR PROBLEMİN BİR PARÇASI OLURLAR.” Bu sözü duyan herkes
unutmasın.
Hatta
altın harflerle beynine kazısın. Sonuçta aynı dünyayı paylaşıyoruz ya!
EL
İNSAF YAHU!
Üniversitelerin
açılmasına sayılı günler kaldı. Öğrencilerin bazıları DEVLET yurtlarına, bazıları
da ÖZEL yurtlara yerleşti veya yerleşmek üzere. Ancak bir de YURT imkânı
olmayanlar var.
Antalya’da
son 1-2 yıldır KİRA fiyatlarının tavan yaptığını sağır sultan bile duydu.
Pandemi nedeniyle üniversiteler uzaktan eğitim için kapalı olunca bu fırsata
çevrildi ev sahiplerince.
Rusya-Ukrayna
savaşı, çağın felaketi deprem ve enflasyon bahane edilerek 3 bin liralık evler
10 bin liraya, 5 bin liralıklar evler ise 15 bin liraya kadar çıktı. Lüks
daireleri saymıyorum bile.
Burada
asıl mesele bu yıl yaşanacak gibi. Çünkü öğrenciler üniversiteye döndü ve yüz
yüze eğitim başlayacak. Bu şartlarda yurda yerleşmeyen veya evde oturmak
isteyenler perişan olacak gibi.
Çünkü
1+1 veya 2+1 daireler 15-20 bin lira arasında. Hele hele bir de ÜNİVERSİTEYE
YAKIN ise VİLLA kirası bile isteyen ev sahipleri var. Sanki kendi çocukları hiç
okumamış hiç sorun yaşamamış gibi davranıyorlar.
Bu konuda Akdeniz Üniversitesi Rektörü Özlenen
Özkan ev sahiplerine seslenerek, “Etrafımızda kiralar olması gerekenden pahalı.
Bundan canı yanan kimler oldu, bizim asistanlarımız (tıp fakültesi) var. Onlar
da Antalya'yı yazarken bir değil birkaç kez düşünüyorlar. Bu anlamda hem ev
sahibini etkilemeyecek hem de öğrencinin daha ideal şartlarda kalabileceği bir
fiyat olursa her iki taraf için daha kıymetli olur. İnşallah daha insaflı olur
ev sahipleri” demişti.
Bu
çağrı yerini bulur mu, ev sahipleri insafa gelir mi bilemem. Ancak bu konuda
herkesin elini vicdanına koyması ve bir değil bin kez düşünmesi gerekir.
Çünkü “GELECEĞİMİZ” diye övündüğümüz gençlerimize böylesine bir İŞKENCE yapmak, ISTIRAP çektirmek hem AYIP hem de GÜNAH. Aksi halde bu gençlikten bir şey beklemeyin ki buna hakkınız da yok!
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz