31 Mart seçimleri için son viraja girildi. Önümüzdeki pazar
günü sandık başına gidip, belediye başkanlarımızı, mahalle muhtarlarımızı
seçeceğiz. Seçim sürecinde bazı adaylar,
aday adaylığından beri su gibi para harcadı. Sırf daha çok kitleye ulaşıp
seçilebilmek için. Parası olmayanlar sponsor arayışına girdi. Bazıları çoluk
çocuğunun rızkını bile seçim kampanyalarında harcadı. Ama siyasetin parayla pulla yapılmayacağını
gösterenler de oldu. Onlardan biri de Antalya’nın Serik ilçesinden çıktı.
***
Hayatını yerel gazetelerin dağıtım işinden kazanan Osman
Bülüç, 31 Mart seçimlerinde Serik Belediye Başkanlığına bağımsız aday
oldu. Gündüzleri bisikletiyle gazete
dağıtıp akşamları mitingler yaptı. Araç giydirecek parası yoktu. Bisikletine
binip ev ev kapı kapı dolaşıp oy istedi. Hatta milyonlarca lirayla
yapılamayacak bir tanıtım kampanyası ile bile başarılamayacak bir kitleye
ulaştı. Adını yurtdışında bile duyurmayı başardı.
***
Sosyal medyayı da etkili kullanan Osman Bülüç, “Halkın
içinden sevgiyle çıktım. Bir cesaretim bir de yüreğimi bu meydana koydum”
diyerek siyaset yolculuğuna çıktı. Tekliflere de kapalı olduğunu açıklayan
Osman Bülüç’ü 31 Mart seçimlerinin en renkli kişiliklerinden biri olarak
hatırlayacağım.
Seçim sürecinde harcanan paraları bir düşünün. Kim bilir ne kadar? Seçim kampanyalarında harcanan bu paralarla belki de 6 Şubat depreminde yerle bir olan 11 vilayetimiz bile ayağa kaldırılabilirdi. Biri de çıkıp “Kardeşim ben seçim kampanyası yapmayacağım. Kampanyada harcayacağım parayı deprem bölgesine bağışlayacağım” dese fena mı olurdu?
***
Öte yandan bu seçim sürecinde iktidarından muhalefetine
kadar tüm siyasi partiler emekliler üzerinden kampanya yürütüyor. Emekliler
için şöyle yapacağız böyle yapacağız diyorlar. Emeklilere hayal kurdurmaya
çalışıyorlar. Oysaki emekliler hayallerinin gerçekleştirilmesini değil,
geçmişte sahip olup bugün kaybettikleri haklarını, eski alım güçlerinin geri
verilmesini istiyorlar. Eskiden en düşük emekli maaşının bile asgari ücretin
üzerinde olduğunu söylüyorlar.
***
Geçmişte kendilerini ziyarete gelen torunlarına harçlık
verebildiklerini, darda kalan çocuklarına maddi destek olabildiklerini
anlatıyorlar. Bugün bunları yapamamaktan yakınıyorlar. Yaşam kalitelerinin daha
ileriye gitmesi gerekirken kötüleştiğini söylüyorlar. “Hayaldi gerçek oldu”
diyemiyorlar. “Gerçekler hayal oldu” diyorlar. Emekli maaşlarının asgari
ücretin altında kalması nedeniyle geçinemediklerini söylüyorlar. “Bize hak
ettiğimiz maaşı versinler, biz otobüse de kendi paramızla bineriz. Toplu taşıma
hizmeti veren otobüsçülere da yük olmayız.
O zaman Kimsenin indirimine de ihtiyacımız kalmaz. Biz yardıma, ona buna
bağımlı yaşamaktan bunaldık. Bize ekonomik özgürlüğümüzü geri verin” diyorlar.
***
Şu anda Türkiye’de en düşük emekli aylığı yılbaşında yapılan
zama rağmen 300 euro bile etmiyor.
Avrupa ülkeleri içinde Türkiye’den daha düşük emekli aylığı veren tek
ülke 224 euro ile Bulgaristan’mış. Şayet enflasyon kontrol altına alınamazsa
Türkiye, Bulgaristan’ın da altına düşüp liderliğe yükselebilir. Bir taraftan
kişi başı gelirin, 13 bin dolara yükseldiğini söylüyoruz. Ama emekliye bunun
dörtte birini bile veremiyoruz. Bu işte bir tuhaflık yok mu?
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz