Sevgili okurlar geçtiğimiz hafta Cumhuriyetimizin 99’uncu yılını kutladık. Önümüzdeki yıl bir asrı doldurmuş olacağız. Bu süreçte Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında milliyetçilik tartışmaları almış başını gidiyor. AK Parti 2023 seçimlerine “Önümüzdeki yüzyıl Türk asrı olacak” diye hazırlanıyor.
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise yaptığı konuşmalarda “Milliyetçi olan asıl biziz” diye açıklamalar yapıyor. Böyle bir ortamda AK Parti Grup Başkanvekili, Mahir Ünal katıldığı bir söyleşide, " bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir" diye bir açıklama yaptı.
***
Bu açıklamaya birçok yerden tepki geldi. Ardından Mahir Ünal AK Parti Grup başkan vekilliğinden affını istedi. Oysa bu tartışma Mahir Ünal ile başlamış değildir. Yıllardan beri “geçmişle bağlarımız kopartıldı. Mezar taşlarımızı okuyamıyoruz” diye zaman zaman Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilmesini eleştirenler hep olmuştur.
***
Peki ortaya atılan iddialarda gerçeklik payı var mıdır? Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilmesiyle lügatımızın, dilimizin yok edilmesi söz konusu bile değildir. 1928 yılında yapılan sadece bin yıl kadar kullanılan Arap alfabesinin bırakılıp yerine Latin alfabesine ve rakamlarına geçilmesinden ibarettir. Kaldı ki Türkler Arap alfabesinden önce başka alfabeler de kullanmış bir millettir.
***
Üstelik o dönemde yani 1928 yılında nüfusun yüzde doksanından fazlası okuma yazma bile bilmiyordu. Oysaki cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ücra köylerde bile okullar açılıyor. O okullarda hızla eğitim seferberliği başlatılıyor.
***
Aslında Latin harflerinin kullanımı Tanzimat fermanının yayınlandığı 1800’lü yıllara kadar uzanıyor. Ruslarla yapılan Kırım Savaşı sırasında 1850’li yıllarda telgraf telleri Avrupa’dan İstanbul’a kadar ulaşmış.
***
Ama Arap harfleriyle Türkiye’den yurt dışına Türkçe telgraf çekilemiyor, yurt dışından Türkçe telgraf alınamıyor. Çünkü telgraf alfabesi veya Mors alfabesi Latin alfabesi temeline dayanıyor. Bunun üzerine 1850’lerden yeni Türk harflerinin kabul edildiği 1928 yılına kadar geçen 78 yıl boyunca Osmanlı Dışişleri teşkilâtı bütün telgraf yazışmalarını Latin harfleriyle yürütmek durumunda kalmış..
Öte yandan Latin harfleri dünya ticaretinde de etkili olmaya başlayınca Osmanlı kaime denilen kâğıt paralarının üzerinde hem Arap alfabesiyle Türkçe, hem Latin alfabesiyle Fransızca yazılar yer almaya başlamış. 1928’deki harf devrimi bir kültür yolculuğunun kilometre taşlarından biridir aslında.
***
Ayrıca Türkler arasında Latin alfabesine geçen de ilk biz değiliz. Biden önce Başta Azerbaycan olmak üzere Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan Latin alfabesine geçmişler: Fakat bu cumhuriyetler Sovyetler Birliğinin baskısıyla Kiril alfabesine geçmek durumunda kalmıştır. Bir de Osmanlı döneminde Türkçe’den başka dil bilmeyen Ortodoks inancına sahip Yunan alfabesini kullananlar vardı.
***
Konuştukları dile Karamanlıca denilen bu grup Rum diye mübadeleyle Yunanistan’a gönderilmiştir. Bu dili konuşanların Türk kökenli oldukları da iddia edilmektedir. Öte yandan bende 1925 yılında Korkuteli’nin Çaykenarı köyünde açılan ilkokuldan 1928 yılında verilen bir diplomanın fotoğrafı var.
1927-1928 eğitim öğretim yılına ilişkin bu diploma Latin harfleriyle hazırlanmış. Belki de Türkiye’deki Latin harfleriyle verilen ilk diplomalardan biri. 1925’te açılan o köy mektebi ise bugün kapalı. Taşımalı eğitim nedeniyle kapısına kilit vurulan binlerce okuldan biri. Son gördüğümde Virane haldeydi.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz