Önümüzdeki 31 Mart’ta sandık başına gidip belediye
başkanlarımızı seçeceğiz. Bu göreve talip olan adayların hepsine de başarılar diliyorum. Ancak halen
adaylarının tamamını belirleyemeyenler de var. Adaylığı kesinleşenler sahaya
inip seçim kampanyasına başladı. Ama sayın adaylara buradan bir çağrıda
bulunmak istiyorum. Lütfen önce antik kentleri bir gezsinler.
***
“Ama orada seçmen yok ki. Oralarda yaşayanlar binlerce yıl
önce ölüp gitmişler. Niye gidelim” diye düşünenler olabilir. Doğru, orada seçmen
yok ama bir kültür var. Bilgi, birikim var. Her şeyden önemlisi bugün bile
göremediğimiz planlı bir kentleşme modeli var. Buna nekropol adı verilen
mezarlıkları da dahil. Her şey planlı. Bizdeki çarpık yapılaşma, kara düzen oralarda
yok.
***
Birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Anadolu’muzda çok sayıda
antik şehir bulunuyor. Antalya’mız da bu konuda çok zengin. Örneğin Karain Mağarası’nda bundan 500 bin
yıl öncesine ait bir balta bulunmuştu. 500 bin yıldan beri bu topraklardan
kimler gelip geçti. Likyalılar, Lidyalılar, Persler, Pamfilyalılar,
Bergamalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu’nun
hüküm sürdüğü bu topraklarda, burnumuzun dibinde Perge, Aspendos, Patara,
Phaselis, Myra, Antiphellos, Side, Termessos, Selge ve Olympos gibi antik
kentleri olan Antalya, adeta bir açık hava müzesi konumunda. Bu topraklardan kimler gelip geçti, hiç
düşündünüz mü?
***
Sık sık anlatıyorum. Milattan sonra 2’inci yüzyılda yaşayan
Plancia Magna isimli bir kadın Perge Antik Kentine belediye başkanlığı da
yapmıştı. O kadının Perge’ye yaptığı
hizmetleri gidip görün. Adamlar 2 bin yıl önce şehri baştan başa planlayıp, kanalizasyon şebekesi de dahil olmak üzere inşa etmişler. Ortasından suyunu
birbirine aktaran havuzların olduğu caddelerin ihtişamını, mezarlığındaki
pişmiş topraktan yapılan su tesisatlarını bir görün. Stadyumunu, tiyatrosunu,
yağmur sularının tahliye edildiği alt yapı sistemlerini inceleyin. Bunları niye
söylüyorum. Çünkü biz önce binaları inşa edip sonra alt yapıyı yapmaya çalışıyoruz.
“Göç yolda düzelir” mantığıyla hareket ediyoruz. Günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Bu yüzden kentlerimizin sorunlarını çözemiyoruz.
***
Yakın tarihe kadar antik kentler dışında Antalya’da kanalizasyon alt yapısı bile hiç yoktu. Bir bina inşa ederken bir
tarafa da foseptik çukuru açıyorduk. “Antalya’nın altı boştur. Suyu çeker
gider” diyorduk. Bu zihniyetle Antalya’nın altını foseptikle doldurduk. Antalya’nın göbeğindeki Güllük Caddesi bile kanalizasyon
şebekesine 2000’li yılların başında bağlanabildi. Halen de kentin birçok yeri
de kanalizasyona bağlı değil. Geçmişte açılan yağmur suyu drenaj kanallarının
periyodik bakımı da ihmal edildiği ya da özenle temizlenmediği için içleri
toprakla ya da çöple dolmuş durumda.
***
Hatta sokaklardaki tozu toprağı çöpleri konteynere atmak
yerine, yağmur suyu drenaj kanalına süpüren vicdansızlar bile olabiliyor. Bu nedenle
yağmur yağdığında o kanallar suyu tahliye edemediği için yollar göle dönüp
evler, işyerlerini su basıyor. Araçlar yollarda kalıp motorları arızalanıyor.
Bu işlerden Antalya’da Büyükşehir Belediyesi sorumlu. 5 yıldır Muhittin
Böcek’in yönettiği bir şehir Antalya. Muhittin Böcek 20 yıl da Konyaaltı’na
başkanlık etti. Antalya’da ondan daha tecrübeli belediye başkanı yok. Ama verdiği
hizmet tartışılır. Geçen yıl özüne döndüreceğini iddia ettiği Altın Portakal
Film Festivali’ni bile yapamayarak tarihe geçti.
***
Antalya her yağışta sorun yaşıyor ama halen alt yapısı
olmayan yerlere inşaat ruhsatı vermeye de devam ediliyor. Örneğin Antalya havalimanının
doğusundaki Altıntaş Mahallesi. Bu bölge birkaç yıl öncesine kadar bomboş bir
yerdi. Bugün o bölgeye her biri milyonlarca liraya satılan lüks rezidanslar
inşa edilmeye başlamış. Ama alt yapı dersen yok. Bugüne kadar niye yapmamışlar?
Onun da yanıtını Başkan Böcek’e sorun.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz