1980’li yılların başında ortaokul öğrencisiydim. Akşamları elektrik kesintileri oluyordu. Sınıfımızda hiç kız öğrenci yoktu. İmam hatip ortaokulunda öğrenci idim. O dönemde Antalya İmam Hatip Lisesinde kızlarla erkeklerin sınıfı ayrı idi.
Ortaokul 3, lisesi 4 yıldı. Sınıflar bir yana, okulda kız öğrencilerin bahçesi bile ayrı idi. Kız öğrencilerin bahçesi fıstık çamlarının olduğu yerde küçük bir alanı kapsıyordu. Sembolik olarak kız öğrencilerin sınıflarına birkaç erkek öğrenci kayıt ettiriliyordu. Onlar da genellikle torpilli öğrencilerden oluşuyordu.
Benim sınıfımda imam hatip ortaokulundaki öğrencilik hayatımda hiç kız öğrenci olmadı. Sınıfımızın tamamı erkeklerden oluşuyordu. O elektrik kesintilerinin yaşandığı 1980’li yıllarda İngilizce öğretmenimin söyledikleri hep aklıma gelir.
Akşamları elektrik kesintisinden dolayı erken yatıldığını, bunun nüfus patlamasına yol açabileceğini söylemişti. Biraz da işin içine espri katarak bunu söylediğinde biz ortaokul talebeleri gülmüştük ama hocamızın ne demek istediğini pek anlamamıştık.
O kesintilerin nüfus artışına yol açıp açmadığını bilmiyorum. Ama son yıllarda Türkiye’de genç nüfus sayısında çok ciddi bir düşüş var. Örneğin; Benim babam yedi, annemler altı ve biz 4 kardeşiz. Benim çocuk sayım ise bir. Kardeşlerimin çocuk sayısı da bir ile 2 arasında değişiyor. Peki niye düşüyor?
Geçmişte el emeğine yani beden gücüne dayalı bir üretim söz konusu idi. Daha fazla çocuk demek daha fazla üretim demekti. Ama zamanla beden gücünün yerini makineler aldı. Öte yandan kentleştikçe geçim derdi artıyor. Eskiden insanlar köyünde ekip biçtiği ile karnını öyle ya da böyle karnını doyuruyordu. Ama ya şimdi? Hadi geçin geçinebilirsen.
Antalya’daki ucuzluk marketlerde bile bir simit olmuş 3 buçuk lira, günde 3 simit yesen 10 buçuk lira. 30 günde 315 lira. 3 kişilik bir aileniz varsa sadece simide 945 lira ödemeniz gerekiyor. Bir o kadar da çay için harcadınız diyelim. 1890 lira ediyor. Bir o kadar da peynir ve zeytin ve yağa harcadınız diyeceğim ama Türkiye’de harcayamıyorsunuz. Çünkü emeklinin hali malum.
Aylık 2 bin 500 liradan başka geliri olmayan bir emeklinin 3 kişilik ailesinin geçimini sağlayabilmesi için günün üç öğünü simit peynir ve çayla karnını doyuracak parası bile kalmıyor. Evi kira değilse bile bunun elektriği, suyu, aidat gideri, vergisi, tamiri var. Hadi diyelim parası yiyeceğine, elektriğine, suyuna, doğal gazına yetti diyelim. Bu aile üstüne başına giysiyi nasıl alacak.
Birçok insan parası olmadığı için tıraş olmaya berbere bile gidemiyor. Kimi kendi kendini tıraş ediyor, kimi de tıraş olmayıp saçını uzatıyor. Elektriğe gelince ocak ayında resmen çarpılmış durumda. 1980’li yıllarda olmadığı için tüketilemeyen enerji bugün faturaları ödeyecek para kalmadığı için açılamaz hale geldi.
Çocuk sayısına tekrar dönecek olursak: Bundan yıllar önce Muratpaşa Belediyesinde başkan yardımcısı olarak görev yapan bir veteriner anlatmıştı. Fareler çok akıllı hayvanlardır. Eğer bulundukları ortamda yiyecek az ise; üremelerini sınırlandırırlar. Şayet bulundukları ortamda çok yiyecek varsa üremeleri artar.”
SON SÖZ
Yani farelerin ortama göre nüfus planlaması yaptığını anlatmıştı. Bize gelince; böyle bir ortamda bırakın çocuk yapmayı birçok insan doğduğuna bile pişman olduğunu söylüyor.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz