Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında Hande
Erçel ile Burak Deniz'in başrolünü paylaştığı bir dizi filminin ilk bölümünü
izledim. Dizide Hande Erçel İstanbul’da görev yapan bir Cumhuriyet Savcısı,
Burak Deniz ise haber sunuculuğu yapan bir gazeteci olarak karşımıza çıktı. Her
iki oyuncu da çok iyi bir performans sergiledi. Adaletin yerini bulması için en
yakınlarına bile tolerans tanımayan, gözü kara bir savcı rolüyle Hande Erçel
yargı mensuplarını da onore etti.
Gazetecilik hayatımda yüzlerce yargı mensubunu
tanıdım. Mesleğinin hakkını verenler de oldu. Ama kanunların kendilerine
sunduğu ayrıcalığı kendi çıkarları için kullananlar da çıkabiliyor.
Polislerden mermi toplayanını da bulaştığı pis işlerden kendisini
kurtarması için mafyadan medet umanları da gittiği mekanlardan hesap ödemeden
kalkanları da elalemin karısına, kızına, ırzına namusuna göz koyanı da devletin
arazisine çökeni de uyuşturucu ticaretine bulaşanına da rastladık. 15 Temmuz darbe
teşebbüsünde terör örgütlerine üye olanı ya da iltisaklı olanları da gördük.
Hatta darbeyi önceden haber alıp yetkililere ihbar etmek yerine duruma
göre hareket etmek için soluğu komşu ülkelerde alanları da duyduk. Elbette
böylelerinin adalet dağıtması da pek mümkün değildir. Nitekim böylelerine HSK
gerekeni yapıyor.
Çünkü adalet leke götürmez. Öte yandan geçtiğimiz 12 Eylül’de 1980 askeri
darbesinin 43’üncü yıl dönümüydü. Adalet
Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı
açıklamada, 12 Eylül darbesini demokrasi tarihine sürülen kara leke olarak
nitelendirdi. Bakan Tunç, sürekli darbelerle, muhtıralarla önü kesilen
milletimizin bir daha o karanlık günlere dönmemesi için, hukukun üstünlüğünü
temel alan, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu ve kuşatıcı bir sivil anayasayı
milletimize kazandırmak amacıyla hep birlikte çalışacaklarını söyledi.
Sayın bakanın bu
sözlerinin her kelimesinin altına imzamı atarım. Ancak böyle bir anayasayı
yapabilmek için muhalefetiyle iktidarıyla tüm siyasi partilerin ve toplumun tüm
kesimlerinin mutabık kalabileceği bir uzlaşma iklimine ihtiyaç var.
12 Eylül darbesine
gelince. O yıllardan aklımda kalan 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren’in
Antalya’ya her gelişinde onu alkışlamaları için okullardaki öğrencilerin
yollara dizdirilmeleriydi. Çocuklar kilometrelerce yürütülüp Evren Paşa’nın geçeceği
güzergâha götürülüyordu. Başlarında öğretmenler vardı. O yıllarda Evren Paşa için
yollarda yürütülen çocuklardan biri de bendim.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz