Canlılık, tesadüfen oluşmamıştır, bilinçli bir biçimde var
edilmiştir. Diğer bir deyişle yaratılmıştır. Yani tüm canlı varlıklar, üstün
bir güç, bilgi ve akıl sahibi Yaratıcı’nın tasarlamasıyla var olmuşlardır. Bu
gerçek yalnızca bir inanç biçimi değil; akıl, mantık ve bilimin vardığı ortak
bir sonuçtur.
***
O halde her şeyin yaratıcısının Rabbimiz olan Allah olduğunu
ve yeryüzü üzerindeki her şeyi tasarlayanın da yalnızca O olduğunu unutmamak
gerekir. Ya da halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onunla iade edecek ve sizi
gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı?
De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, kesin kanıt (burhan)
ınızı getiriniz.” ‘Yaratma işinin
bizatihi kendisi bile başlı başına cevaplanması gereken bir sorudur’ diyen ünlü
düşünür ve müfessir Ebu’l Al’a Mevdudi bu konuda şunları kaydetmektedir:
***
Hayatın ne olduğunu, nasıl ve nereden geldiğini, insan kendi
bilgisi ile keşfedemez. Şu ana kadar gelip dayanılan bilimsel gerçek şudur:
Cansız maddenin sadece bir araya getirilip düzenlenmesiyle bizatihi hayat
denilen gerçek ortaya konamaz.
Bilimsel olmamasına rağmen Tanrı tanımazlar, varlık için
gerekli temel maddelerin, rastgele uygun oranlarda bir araya geldiği zaman,
hayat denilen olgunun varlık olarak ortaya çıkacağını sanırlar, yeter ki,
şansın matematiksel kanunu buna el vermiş olsun, Yine de böyle bir şeyin
meydana geliş imkânı sıfırdır.
***
Laboratuvarlarda cansız bir maddeden deneme yolu ile canlı
bir varlık meydana getirmek üzere şu ana kadar yapılan bütün teşebbüsler,
mümkün olan her türlü ihtimamın da gösterilmesine rağmen tam bir başarısızlıkla
sonuçlanmıştır.
Neticede meydana getirilen şey, sadece canlı hücrenin temel
yapısını teşkil eden DNA’dır. Bu ise hayatın özü ve fakat hayatın bizatihi
kendisi değildir. Hayat olayı bugün bile, bilimsel olarak izah edilemeyen bir
mucizedir. Bu noktada yaratılışın, ancak Yaratıcı’nın iradesi, emri ve
tasvirinin bir sonucu olduğunu söylemenin ötesinde bir şey denilemez.
***
Bir de hayat, sadece bir şekilde değil, sayısız farklı
şekillerde bulunur. İnsanoğlu şu ana kadar yeryüzünde, aşağı yukarı bir milyon
hayvan ve iki yüz bin de bitki türü keşfetmiş bulunuyor. Bunların tümü, yapısı
ve özel karakterleri bakımından, son derece açık ve kesin olarak birbirinden
tamamen farklıdır.
Ayrıca sahip oldukları farklı yapılarını, bilinen ilk
zamandan beri öyle ısrarla sürdürmektedirler ki, hiçbir Darwin (!) buna, bir
olan Tanrının yaratıcı planının bir neticesi olduğu şeklindeki itiraf dışında
herhangi bir akli izah getiremez.
***
Bir türün yapısı ve şeklini değiştiren ve başka bir türün
yapı ve özelliklerini ona kazandırmış olan bir bağ, şu ana kadar
keşfedilmemiştir. Varolan hiçbir türün hiçbir mensubu, kendi türünden farklı
özellikler taşımaz. Gözden kaçan bir bağın keşfine dair zaman zaman uydurulan
ve yaygarası koparılan hikâyeyi, bizzat olayların kendileri yalanlıyor.
Dolayısıyla kaçınılmaz gerçek şudur ki, bu yaratma işini
yapan, sayısız farklı şekilleri ile hayatı ihsan eden hakimane düzenleyici
yaratma eylemini planlayıcı, üstün ve musavvir bir varlık vardır.
SON SÖZ
İlk insan olan Âdem de herhangi bir canlıdan tekâmül
suretiyle değil, topraktan ve tamamıyla bağımsız bir canlı türün ilk atası
olarak yaratılmıştır.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz