Taberiye tarafına Ğavr eş-Şimali, Lut Gölü civarına da Ğavr el-Cenubi denir. Ğavr el-Cenubi’de, Lut Gölü’nün güneyinde, kuzeye doğru, sıra ile Ğavr el-Hadise, Ğavr el-Mezraa, Ğavr es-Safi (Sodom Harabeleri bu bölgededir), Ğavr Assal, Ğavr Fifa ve Ğavr Ma’mure adlı beldeler yer alır.
***
Söz konusu kasabalar daha önce burada batan şehirlerin kenarlarında kurulmuş olup meskûn haldedirler. Sodom, genellikle Gomore ile birlikte anılır. Bu şehirlerin Lut Gölü’nün güney doğusunda, sığ suların altında kaldıkları tahmin edilir. Harabeleri, Ğavr es-Safi’nin doğusunda yer alır. Ahd-i Atik’te Admah, Tseboim ve Tsoar’la birlikte beş ova kentini oluştururlar.
***
Bu şehirler İslami kaynaklarda şöyle geçer: Sayğa, Sağara, Ğamra, Duma ve en büyükleri Sodom. Şehirlerin toplam nüfusu 400 binden fazla idi. Bu isimler İslami kaynaklarda farklı şekilde telaffuz edilir. Meşhur olanlar ise Sodom ve Gomore’dir.
***
Arkeolojik bulgulara göre, M.Ö. 2000–1500 yıllarında, bölgede tarıma elverişli toprakların ve tatlı su kaynaklarının olduğuna dair bulgulara rastlanmıştır. Hz. Lut, bölgedeki gölün yerinde bulunan ve adına ‘Sidim’ denilen ovada sürülerini otlatıyordu. Lut Kavminin, gökten inen kükürt ve ateşle veya yeraltındaki petrol ve doğalgazların patlayarak yanmasıyla helak oldukları tahmin edilmektedir.
***
Homoseksüelliğin merkezi haline gelen kentler, altı üstüne gelerek yerin dibine geçmiş ve ilahi bir dezenfekte olmuştu. Sodom’a ait bazı kalıntılar, Lut Gölü’nün dışında, gölün güneybatısına düşmektedir. Gölün güneyinde, batıya düşen yakada Sodom Dağı bulunmaktadır. Bu dağın Sodom Tepesi, kavimle beraber helak olan Hz. Lut’un eşine benzetilmiştir.
***
Karlıova’da KAF (Kuzey Anadolu Fay Hattı) ile kesişen DAF (Doğu Anadolu Fay Hattı) incelendiğinde güneybatıya doğru Murat Vadisi, Hazar Gölü, Kahramanmaraş- Hatay çöküntü alanıyla devam ettiği görülmektedir.
***
Bu hattın sınırlarımız dışında Asi Nehri ile güneye doğru devam ettiği ve daha güneyde Şeria Vadisi ve Lut Gölü üzerinden Akabe Körfezi ile Kızıldeniz’e ve oradan da Afrika Kıtası’nın doğusuna doğru uzanan bir bütünlük teşkil ettiği düşünülmektedir. Böyle büyük bir fay hattında tarihte çok büyük depremlerin kaydedildiği ve her zaman büyük depremlerin olabileceği ihtimal dâhilindedir.
***
Yapılan araştırmalarda “Şeria Nehri’nin yatağını oluşturan 190 kilometrelik mesafe boyunca, 180 metrelik bir düşüş yaptığı ortaya çıkmıştır. Bu durum burada bir zamanlar büyük bir depremin yaşandığını gösteren önemli bir delildir. Ayeti Kerime’de geçen ‘üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.’ ifadesi de orada sadece korkunç bir depremin değil, belki de bu depremin etkisiyle yarılan yer kabuğunun derinliklerinden çıkan kızgın mağma ve gazların, büyük bir patlamayla yükseldiği ve orada yaşayan Lut Kavminin başına yağdığı korkunç bir felaket gerçekleşmiştir.
***
Araştırmalar Sidim Vadisi ve Şeria Nehri’nin yukarı kısımlarında günümüzde bile gözlenebilen sönmüş kraterler ve kireç taşları üzerinde geniş lav ve bazalt kütlelerinin varlığını ortaya çıkarmıştır. Lut Gölü’nün doğusundaki bir yarımada görünümündeki çıkıntının sağ kesiminde 400 metrelik bir derinlik ölçüldüğü halde sol kesiminde ise derinliğin 15–20 metreyi geçmediği görülmüştür.
***
Bu durum da çöküntünün boyutu hakkında kaba bir fikir vermektedir. Büyük felaketin yaşandığı Lut Gölü kıyısında yıkılan şehrin kalıntılarına rastlanmıştır. Kuran-ı Kerim’de: “O şehir gerçekten bir yol üstünde hala durmaktadır. Hicaz’dan Suriye ve Mısır’a giden yollar üzerinde ve Lut Gölü’nün güneydoğusunda yıkıma uğrayan kavimlerin şehirlerinin kalıntıları mevcuttur. Araştırmacılar gözlemlerinde bu bölge kadar felaketin korkunç izlerini taşıyan farklı ve ıssız bir bölgenin olmadığını belirtirler.”
***
Lut Gölü çevresi, kara kütleleri içerisinde dünyanın en alçak yeri olarak bilinmektedir. Rum Suresi’nde de bu özelliğe dikkat çekilmektedir. “Burada Rumların en yakın bir yerde yenilgiye uğratıldıkları açıklanmaktadır. Tarihi kaynaklar, Doğu Roma İmparatorluğu ile Farslar’ın, Bedir Savaşı (M.S. 624)’na yakın bir zamanda burada savaştığı ve Rumların yenilgiye uğradığı kaydedilmektedir.
***
Ayette geçen Edna’l Ard, ‘Lisanu’l Arap’ isimli kitapta geçtiğine göre, ‘en yakın’ anlamındadır. En yakın ise, ‘es-sifl’ yani ‘dip’ anlamındadır. Es-sifl ise Lisanu’l Arab’a göre ‘yüksek’ kelimesinin zıddıdır. Yani bu kelime ‘alçak yer’ demektir. Buna göre ‘Edna’l Ard’ yakın ve alçak yer demektir. Edna’l Ard, yeryüzünün en alçak noktasıdır. O da Ölü Deniz bölgesidir ki, 392 metre deniz seviyesinin altındadır. Aynı zamanda burası Rumların Farisilere ve Arap Adası’na en yakın yeridir.
***
KUR’AN’IN MUCİZESİ
Surenin başlangıcında belirtilen bu durum, Kur’an’ın gaybi mucizelerinden biridir. Burada anlatılanlar aynen gerçekleşmiştir ve nübüvvetin sıhhatini, Kuran’ın Allah katından olduğunu beyan eden olağanüstü açıklamalardır. Zira bu ayetler Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği gaybı haber vermiş ve bildirdiği gibi gerçekleşmiştir.”
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz