Huy ve mizaç sözcüklerini birbirinin anlamdaşı gibi
kullansak da yakın gözlüğüyle baktığımda bana aralarında fark var gibi geliyor.
Mizaç, doğuştan gelen, karakterin temel taşlarını oluşturan ve hayat boyunca
kişinin kolay kolay vazgeçemeyeceği algı ve tepkiler; huy ise mizaca göre daha
esnek, daha kolay değiştirilebilecek sonradan kazanılan alışkanlıklar, tutum ve
davranışlar sanki.
***
Herhangi bir tehlike anında kolaya kaçmak ya da olayın
üzerine cesaretle gitmek mizaç; sabahları düzenli olarak erken uyanmak huy… Bir
örnek daha: Cömert ya da cimri olmak mizaç; tertipli ya da dağınık olmak huy…
“Huylu huyundan vazgeçmez.”, “Can çıkar, huy çıkmaz.” Genel
ahlak kurallarının ya da insani değerlerin muhalifinde görülen davranışlar
karşısında söylenen bu atasözlerimizdeki haklılığı teslim etmek gerekir, diye
düşünüyorum. Atasözlerimizde işaret edilen huy’u ise mizaç olarak da
anlayabiliriz. Ancak bir de Ziya Paşa’nın atasözü gibi şu beytine kulak
verelim:
“Bed asla necâbet mi
verir hiç üniforma,
Zer-dûz palan ursan
eşek yine eşektir.”
“Üniforma, makam, mevki, şan, şöhret kötü asıllıya, soysuza
asalet verir mi? Nitekim eşeğe som altından semer vursan o yine eşektir.”
***
Bed asılı olma doğuştan gelme gibi. Huya göre daha taş kaya,
yontulsa bile zamanla bir şekilde ortaya çıkabilen algı, tutum…
İki çocuğunun, evinin rızkını babadan kalma tarlasına
bağlayan yoksul ve arkasız adam, göz alabildiğince uzanan arazi sahibi
komşusunun haksızlığına uğramaktadır. Akan dereden tarlasını sulamak için sıra
beklemesi boşunadır. Komşusunun tarlalarından bir türlü sıra gelmez. Geldiğinde
de vakit geçer. Kışlık mahsulü zayi olur gider. Bu duruma muhtar da
kayıtsızdır. Bir yıl böyle, üç yıl böyle. Dayanamaz, hâlini ahvalini anlatmak
için utana sıkıla çare kapısına çıkar.
***
“Gitmişti makama arzı
hâl için,
‘Bey’ dedi,
yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki
oldu o biçim…
‘Şey’ dedi,
yutkundu, eğdi başını.
***
Kapıdan dört büklüm
çıktı dışarı,
Gözler çakmak
çakmak, benzi sapsarı…
Bir baktı konağa
alttan yukarı,
‘Vay’ dedi,
yutkundu, eğdi başını.”
Abdurrahim Karakaç’un “İsyanlı Sükût” adlı şiirinden iki
dörtlük. Varlığının sebebi millete hizmet etme yerinde olan, bed asıllı olunca
som altından semer, yani makam onun aslını değiştirmiyor.
“Katranı kaynatırsan olur mu şeker
Cinsine tükürdüğüm cinsine çeker”
***
Peki, bed asıllı olmaktan yani kötü mizacından kurtulmak
isteyenlerin hiç mi şansı yok? Birincisi aileden alınan eğitim, bu adım önemli.
İnsan kişiliğinin oluşumunda sonraki dönemler ancak beşe bir hükmünde. Bu adım
atlanmış, zayi olmuşsa çevre ve arkadaşlık ilişkileri. Sonraki safha örgün
eğitim.
Karakterin temel taşlarından dediğimiz mizaç, huya göre daha
az değişken, daha inat. Eğitim olumsuz huy hatta mizacı değiştirebilme gücüne
sahip olsa da bazı durumlarda yerleşik kişilik davranışlarına engel olamıyor.
Kalıcı olan, ebeveyn davranışları.
Velhasıl çocuğa söyleyerek değil göstererek, yaşayarak…
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz