Ülkemizdeki yabancı okulların statüleri ve eğitim öğretim
faaliyetleri, öteden beri bu okullarla ilişkisi olmayan geniş çevrelerin
ilgisini pek çekmemiştir. Ülkelerin kalkınmasında, ilerlemesinde eğitim
öğretimin yadsınamaz lokomotif güç olduğunu bilen özellikle eğitim camiası,
kulağa hoş gelmeyen gelişmeleri öğrenme, irdeleme ve çözüm üretme konusunda ise
hep duyarlı davranmıştır.
***
Geçtiğimiz aylarda ulusal bir gazetenin köşe yazarlarından
birinin bu konuda iyice araştırmadan yazdığı köşe yazısı, “kimin çıkarlarına
hizmet edildiği” sorusunu akıllara getirdi. Yazıda üzerinde durulması gereken
konu, yabancı okullardan bazılarının kapatılmak istenmesinin sebepleri arasında
kime hizmet sorusunu içeren şu iddia dile getiriliyor: “Ülkelerindeki Türk
okullarında din derslerine karşı çıkılmasına tepki olarak bizim de ülkemizdeki
yabancı okullarda benzeri bir uygulama yapmak istememiz. Ya kabul edersiniz ya
da öğrenci alamazsınız, dayatması…”
***
Her ne kadar iddia gibi gösterilse de kafa karıştırmak için
değilse böyle bir iddia Türk kamuoyunun gündemine niçin getiriliyor, düşünmek
lazım. Millî Eğitim Bakanlığı’nca yapılan açıklama, bilinen gerçekleri dile
getirmekle birlikte konunun hassasiyeti bizim de bazı konuları hatırlatmamız
gerektiğini ortaya koydu.
Ülkemizdeki azınlık ve yabancı okullarının Osmanlı’nın
yıkılmasında oynadıkları rol dün gibi aklımızda. Bu okullar ilgili ülkelerin
âdeta kale gibi kullandıkları gerektiğinde suçluların sığınağı, misyonerlik
faaliyetlerinin barınağı; Türk düşmanlığının harlandığı fitne yuvası,
devletimizi bölmek, parçalamak amaçlı Odysseus’un truvası olmuşlardır.
Devletimiz güçlü iken sinsice yürütülen bu faaliyetler, devletimizin
zayıfladığı dönemlerde alenileşmiştir. İç cepheye vurgu yaptığımız bu günlerde
MEB yetkililerinin bu konuda dikkatli olması zorunluluğu ortadadır.
***
Azınlık okulları, ülkemizdeki TC uyruklu Rum, Ermeni, Musevi
vatandaşlarımızın çocuklarına eğitim öğretim veren okullardır ve Lozan’la bu
okulların devamı konusunda güvence verilmiştir. Milletlerarası okullar yabancı
uyruklu öğrencilerin; yabancı okullar ise yalnızca bu okulları açan ülkelerin
kendi uyruğundaki çocukların devam edebileceği okullardır. Sayıları 12 olan bu
okulların yenilerinin açılması da yasaklanmıştır. Bu yasağa rağmen iki yeni
Fransız okulunun açılarak ve üstelik mevzuata göre kendi ülkeleri uyruklu
öğrenciler dışında öğrenci alamayacakları, Kanun ve Millî Eğitim mevzuatınca
açık olmasına rağmen, okullarına kaydettikleri öğrencilerin büyük çoğunluğunun
Türk çocukları olması, sorumlu her Türk vatandaşını kaygılandırmalı.
***
Türkiye Cumhuriyeti millî ve güçlü bir devlettir. Türk
kanunlarına, mevzuatına uymayan yabancı okullar için gereken denetlemeler
yapılmalı, uymamakta ısrar eden okullar olursa Türk hukuku çerçevesinde gereken
yapılmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı’nca bu konuda yapılan açıklamalar
göstermektedir ki kamuoyuyla paylaşılan iki okul, ülkemiz kanunlarını, Bakanlık
mevzuatını dinlediği falan yok.
Denetlemeye giden bakanlık müfettişlerini dahi, siz bizi
denetleyemezsiniz, diye okullarına almıyorlar. Bakanlıkça kendilerine
gönderilen emirleri, uyarıları dikkate almıyor, başlarına buyruk hareket
ediyorlar. İlgili ülke büyükelçileriyle ve yetkili makamlarıyla yapılan görüşme
ve yazışmalar da sürüncemede bırakılıyor.
***
Bu minvalde Türk kamuoyunun Millî Eğitim Bakanımız Sayın
Yusuf Tekin’den beklentisi:
Asılsız ve araştırmadan yapılan, kimin değirmenine su
taşıdığı da açık olan yazılara önem vermemesi,
Su yüzüne çıkan bu iki başkaldırı okulunun derhal
kapatılması,
Diğer tüm azınlık, yabancı ve milletlerarası okulların
denetimlerinin de uzmanlarca titizlikle yapılarak mevzuata uymayanlar varsa bu
okullara yaptırım uygulanmasıdır.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz