Son yazımda düşünce derinliğinin okuma eylemi ile doğrudan ilişkili olduğunu belirterek niçin okumalıyız sorusuna cevaplar aramaya çalışmıştım. Okumayı alışkanlık hâline getiren insanların hayattan daha bir keyif almış olduklarına şüphe yok. Kendini anlatmada, varlığını algılamakta, mesleğinde gösterdiği başarıda, saygın bir birey olmada ve daha nice alanlarda normatif değerler üzerinde kazanımlar elde ettiğini dikkatli ve ilgili insanlar güncel yaşantıda rahatlıkla gözlemleyebiliyor.
***
Peki, birey yaşamına bu kadar artı değer kazandıran okuma eylemine nasıl sahip olabilir, onu nasıl sürekli hâle getirebiliriz? Bu sorunun cevabını irdelerken edebiyat öğretmeni kimliğim; aktif hizmet süremdeki gözlemlerim, deneyimlerim ve iyi bir okuyucu olmam düşünce dünyamdaki önerilerimi sıraya koymama yardımcı oluyor:
***
Her şeyden önce bu keyifli ve bir o kadar da insani eyleme sahip olmak için yaşımızı bahane ederek, bizim için artık geç olduğu sabit fikrini bir kenara iterek yola çıkabiliriz. Hani, alışkanlıklar küçük yaşta elde ediliyor ve onları kolay kolay terk edemiyoruz ya. Sözün doğruluğu tecrübelerle sabit ancak mefhumundan muhalifini çıkarmak doğru değil. Yani buradan çıkarımda bulunarak, “benim için geç” demek doğru değil ve bence bu yaklaşım ruhun ataletine teslim olmak demek. Zira hayatımızda hangi alışkanlıklarımız var deyip şöyle bir göz gerdirelim. Bunların çoğunun küçük yaştan gelen alışkanlıklar olduğunu görmekle birlikte tümü için aynı şeyi söyleyebilmemizin doğru olmadığını göreceğiz.
***
Eğitim yaşam boyu sürüyor, her gün yeni yeni şeyler öğreniyoruz ve kimi zaman bazı doğru bildiğimiz şeylerin yanlış, yanlış bildiğimiz şeylerin doğru olduğunu fark ediyoruz. Öğrendiğimiz yeni şeyler heybemizde yaşamımıza renk katabiliyor, yön çizebiliyor; bir başka deyişle davranış değişikliği oluşturabiliyor. Önemli olan, doğruların yaşamımızdaki yeni kabullere özgürce ulaşabilmesine hayır dememek, bahaneler bulmamak; önceki yanlışların krallığının sona ermesine zafer kazanmak gözüyle bakabilmek. Kitap okumanın da boş zamanı değerlendirme eylemi değil beynin ve ruhun vazgeçilmez ihtiyaçlarından olduğu gerçeğini kabul etmek.
***
Günümüz popülaritesinden olan, sosyal medyadaki spot cümlelerle yetinmenin zihinde ve yaşamda ancak gel geç etkisi oluşturduğu araştırmalarla kanıtlanan bir olgu. Kitap okumanın öykü ya da düşün zinciriyle oluşturduğu derinlik ise bellekte kalıcı, davranışa dönüşmede öznenin özüne uygun olanı tayin ve tespit için tarayıcı… Zamanı artık aklın özgürlüğü için kullanmak gerektiğine kitap dünyasına merhaba diyerek adım atmak. Kitap okumanın keyfine varabilmek için kendimize bir şans tanımaya karar vermek.
***
İşe, mesela bir kitabevine girerek birkaç kitaba dokunarak, sayfalarına göz atarak başlayabiliriz. Arkadaşlarımızla, dostlarımızla sohbet ederken konuyu kitap okumaya getirerek onların okuduğu kitaplardan tavsiyeler elde edebiliriz. İnternet sitelerinden araştırma yaparak ilgimizi çekebilecek kitapları bulabiliriz. Bence kitap okumaya yeni başlayanlar için en uygun olan kitaplar hikâye ve roman türleri. Kendimizden bir şeyler bulabileceğimize, başka hayatlara girerek yaşamımızı zenginleştirebileceğine inandığımız kitaplar ilk okuyacağımız kitaplar olabilir. Bu tür kitaplar sabredilen yirmi otuz sayfadan sonra okuru kendine çekebilen, merak uyandırarak okurda okuma keyfini geliştiren kitaplardır. Okuduğumuz ve beğendiğimiz kitapları dostlarımıza, arkadaşlarımıza içeriğinden söz ederek tavsiye etmek de kazan kazan demektir.
***
Haydi dostlar, vakit geç değil!
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz