İnsan; ruh ve bedenden oluşan, akıl ile varlığı
yüceleştirilen, duygularıyla olaylara anlam katabilen yaratıkların en şereflisi
olma özelliğini taşıyan harika bir varlık.
Bedenin sağlığı için dengeli beslenmeye, dinlenmeye,
egzersiz yapmaya nasıl ihtiyaç duyuyorsa ruh sağlığı için de doğru ve güzel
düşünmeye; etkilendiği olaylara insanlık adına doğru yön çizmede duygu-düşünce
ikiliğini birbiriyle dost kılmaya; yaşadığı ortama düşünceleriyle, eylemleriyle
katkı sağladığına inanmaya ihtiyacı var. Ruh sağlığı için kurduğum üç cümleyi
de dikkat ederseniz düşünmek sözcüğünden bağımsız kuramadım.
***
“Düşünüyorum o hâlde varım” diyor Descartes. İnsanın, ancak
düşünme eylemiyle varlığını anlamlandırabileceğini ifade eden felsefi bir
yaklaşım. İçinde bulunduğumuz evreni, üzerinde yaşadığımız dünyayı, kader
birliği yaptığımız ortak varlıklarla oluşan ülkemizi, beldemizi, insanı ve tüm
mevcudu varlığımıza katma eylemi ne kadarsa düşünme eylemi de o ölçüde
gerçekleşiyor. Düşünce fakirliği ve düşünce zenginliği sözlerini bu tespitle
değerlendirelim şimdi.
***
Sağlıklı düşüncenin yaşama kattığı kaliteyi, yaşamın çeşitli
tonlarıyla tanınması olarak değerlendirdiğimizde kalitenin yükseltilmesi insan
olarak varlığımızın anlamlandırılmasına derinlik kazandırmanın yadsınamaz
gerçeği karşımıza çıkıyor. İşte tam burada düşünce zenginliğine ulaşmanın yolu,
yöntemi nedir sorusu ile karşılaşıyor insan. Şimdi bir düşünce turu yapalım hep
birlikte:
“Yaradan’ın ilk
emri ‘Oku!’ idi. Bu, bizim inancımızın okumaya verdiği önceliği göstermesi
bakımından daha bir anlamlıydı. Cehaletin ortadan kaldırılmasında en etkin
yolun okumaktan geçtiğini ifade eden birçok güzel söz vardı. Ama bunu ilahi bir
emir olarak dinlemek ve uymak çok daha net, çok daha etkiliydi. Sadece“Oku!”
Yalın hâlde ve emir kipinde… (1)
***
İnsanın kendini tanıması, evreni kendi varlığıyla
anlamlandırması, kendine bahşedilen zamanı duygu ve akıl birlikteliğinde
zenginleştirmesi ilk ilahi emrin ışığında ancak açıklığa eriyor. Bu derinliğin
kavranması, okumanın insan hayatına kattığı ebedi zevkin tadına varmak demek
olacaktır.
Ufkun genişlemesi, yalnızlık karanlığındaki dimağ yollarının
birer birer aydınlanması, hayatı anlama, türdeş olsun ya da olmasın diğer
varlıkların yaşam kalitesine katkı sağlama erdemine ulaştırıyor insanı. Düşün
alanının heybeye katılan azıklarla yol alışı, açıklığa kavuşması; rotası vicdan
ve akıl yoldaşlığındaki yelkenlinin rüzgârın esiş yönüne göre yelkenlerini
çevirmesi sağduyusuna ulaştırıyor.
***
Yaşanmışlıklardan edinilen deneyimin, okunanlardan elde
edilen bilginin insanlık yararına sunulması insanlığın yaşam kalitesinin
yollarını kısaltıyor. Birbirimizden öğrenmenin güzelliği tam da
burada. Hangi mesleğin sahibi olursa
olsun, hangi önemli mevkide görev yaparsa yapsın, meramını anlatamayan insan,
taşımakta olduğu bilgiyi kafasına hapsetmiş demektir. Oysa bilgi paylaşıldıkça
çoğalır, güzelleşir, insanlığın aşama kaydetmesini sağlar.(2)
***
Dimağa kapalı olan alanlar ancak okumayla berraklaşıyor.
Kendini ifade etme, deneyimlerini, bilgisini aktarma da ancak çoğalan
dağarcığın gücüyle gerçekleşebiliyor. Düşüncelerin kişi zihninden çıkarak
zengin bir kelime dağarcığıyla aktarılması düşünceye özgürlük tanımak demek
değil midir?
***
Okuma eylemi ile düşün alanının genişlemesi arasındaki bu
sıkı ilişkiyi göz ardı etmek, yaradılışımıza uygun bir eylem tarzı olmasa
gerek. Okumanın insana ve insanlığa kazandırdığı erdemleri, ilerleyen günlerde
başka başlıklar altında değerlendirmek dileğimle tüm okurlarımın okumanın
tadına varmaları dileklerimi sunuyorum.
Not: (1),(2) Zirve Yolunda (Adalet, Liyakat, Meşveret) adlı romanımdan
alıntıdır.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz