Dönüp dolaşıp yine aynı “sorunun” çevresinde gezinmeye başladığımız zamanlardayız. Sanki ilk defa gerçekleşmişçesine, şaşkınlık ve mutluluğun yaşandığını ifade eden beyanlardan daha doğrusu Ahmet Türk’ten bahsediyorum, “Bu tutumu görünce şok olduk samimi ve insani olduğunu fark ediyoruz” kısmının manşet olduğu evet. Türkiye Cumhuriyeti sanki daha önce Kürt siyasetine hiç el uzatmamış gibi. 90’ların başında, 2000’ler sonunda, 2013-2015’te bunlar hiç olmadı ki zaten vesaire vesaire vesaire.
***
Tarihten örnek verelim: Ateşkeş sürerken bağımsızlık fırsatı görüldüğü
anda PKK tarafından serhildan ilan edilip 24 Mayıs 1993’te Bingöl’de 33
askerimiz şehit olmadı. Yakına gelelim mesela; Suriye’deki Türkiye dostu muhalifler,
Beşar Esed rejimini ve YPG’yi 2013’te tüketme noktasına gelmişken menşei ve meşrebi
hala belli olmayan DAEŞ tüm kuvvetini “ne hikmetse” muhaliflere yönlendirerek
Esed rejimi ve YPG’yi güçlendirmedi. YPG’nin Suriye’de kuvvetlendiğini gören HDP’li
siyasetçiler; 7 Haziran 2015 seçiminde yüzde 13 oy aldıktan sonra seçim
kutlamasını “sırtımızı PYD’ye ve YPG’ye dayıyoruz” diyerek yapmadı. Nihayetinde
12 Haziran 2015’te KCK’nın “PKK’nın silah bırakması konusu ve bunun
iradesi tamamen bize aittir. HDP, PKK’nin yasal partisi değildir. Öcalan’ın
mevcut İmralı koşullarında böyle bir çağrı yapması mümkün değildir”
beyanında bulunup çözüm sürecini bitirerek Türkiye sınırları içerisinde geniş
çaplı bir “Serhildan” hareketi başlatmadı. Türkiye Cumhuriyeti Hendek
Operasyonları dediğimiz o dönemleri hiç yaşamadı. Mesela yani.
***
Bütün bunların hiçbiri olmadı, hepimiz unuttuk. Peşi sıra
gerçekleşen şehit cenazeleri, evlatsız, babasız, eşsiz kalan aileler diye bir
şey yok, genç çocukların selaları okunmadı. Ne oldu ki zaten burada?
***
Ahmet Efendinin gevrek gevrek gülerek birtakım medya kuruluşlarına
verdiği “Bütün Kürtlerin gözü Türkiye’de, kendilerini hala Osmanlı’dan bu
yana Türkiye’nin bir parçası olarak görüyorlar” açıklamasını bangır bangır
görüyoruz her yerde. Sanki bunu daha önce yüz bin defa söylememiş gibi, yüzüne
koymaya çalıştığı samimiyet ifadesiyle tabi. Kürt siyasetinin tarih boyunca her
fırsatta ama her fırsatta, 90’larda 2000’lerde 2010’larda Türkiye’yi bir
şekilde bıçaklayıp bağımsızlık hareketine giriştiğini, bunu defalarca kez
yaptıktan sonra her defasından büyük bozgunlara uğradığını göre göre, bile bile
hatta. Demirci Kawa’ya ne oldu Ahmet Efendi, Afrin’de havalar nasıl?
***
Olmadı ve olmaz, inanmadık ve inanmıyoruz ya hadi diyelim yüz bin
birinci kez de ilk defa bir samimiyet ortaya koydunuz, silahlar bırakıldı.
Ateşkes değil kalıcı barış istediniz. Ne Türkiye’nin güneydoğusunda ne de
Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devletine onay vermediniz ve Türkiye’ye bağlı
olduğunuzu ilan ettiniz.
***
40 yıl boyunca bütün derdiniz sınava girdikten sonra kazanan,
belirli bir hak elde eden ve Batman’a giden genç öğretmen miydi yoksa 31 Temmuz
2018’de yaşı dolmamış bebek ile annesi mi? Sırf asker eşi, oğlu olduğu için mi
öldürüldü yoksa askeri araçla gidiyor diye mi? Bu soruların cevabını arayanları
“faşist” diye nitelendirip “Siz bizi kentinize kabul etmezseniz yarın
kapınıza bir başçavuş gelecek ve başınız sağ olsun diyecek” diye mi tehdit edeceksiniz
yine?
***
Peki, bu “samimiyetiniz” Türk kökenli ailelere, yetimlere ve
evladını gözleyenlere ne zaman işler? Bir ara Beyşehir’de, Afyon’da,
Denizli’de, Antalya’daki sela duyan kulaklara mezar taşı sahiplerine gelip bir şey
dersiniz diye tahmin ediyorum. Umarım gelirsiniz.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz