Kökeni İtalyanca’daki “avvocato” kelimesinden gelen, daha eskiye Latince’ye varıldığı zaman advocatus yani “tanık olarak mahkemeye çağrılan kimse, savunucu” tanımıyla adlandırılan ve Türkçeye bu şekilde geçişi sağlanan bir kelime, avukat. Temelinde bir mesleği tanımlarken; özünde, geçişini sağladığı dillerdeki fiilleri de içerisinde barındırmakta. Tam olarak teorik içerik babında neyden bahsetmek istiyoruz; Latince’deki vocare yani “çağırmak, bağırmak, ses etmek” fiillerinden türetildiğinden. Ancak bir kelimenin dile, akıllara yani topluma olan katkısını konuşurken bıraktığı etkiyi de varsaymak gerekiyor, yoksa kelimeleri harfleriyle birlikte oynayıp sabaha kadar bir şeyler de türetebiliriz.
***
Avukat,
müdafii veya vekil. Bu kelimenin topluma aksedişi nasıldır diye sorguladığımız
takdirde garip bir iki uç karşımıza çıkıyor. Öncelikle sınırlı olan kesimden
başlamakta fayda var; hukuk fakültesi öğrencileri ve mesleğe yeni atılmış genç
avukatlardan bahsediyorum.
***
Henüz
toplumla tanışıklığı sınırlı çerçevelerde gerçekleşen, sorumluluk ve stres
katsayısı belirli bir çizgide ilerleyen, gerek fakülte eğitimi gerek mesleğin
ilk yılları debdebesiyle yıpranmasına rağmen umutlu şekilde hareket etmeye
çalışan bir güruh. Peki neye, kime rağmen umut sorusunu sorduğumuz takdirde
karşımıza ucu açık belli bir kalıp ortaya çıkıyor. Neden olmasın? Bir sıfat
sahibi olmanın kişinin özgüveninde yarattığı efekt ve somut göstergesi olan
“cübbe giymek” de bunu destekler niteliktedir dersek pek de yanlış olmaz. Görsel
basın ve medyada sıklıkla karşılaştığı figürlerin veya etrafındaki büyüklerin
cakası da işin cabası tabi ki.
***
Geniş
kesimden yani topluma akseden bakıştan bahsedelim hem de hiç lafı dolandırmadan.
Avukat yalan söyleme sanatını kuralına göre başarıyla icra edebilen, ipte
yürüyen bir cambazdır. İllüyoznerdir. Bu bakışı kimin, nasıl ve ne şekilde
topluma getirdiğini çözebilmek açıkçası pek de mümkün değil. Burada kimseyi
veya bir güruhu direkt hedef göstermek de makul olmaz ancak meslektaşlarımın
herhangi bir sosyal ortamda, birebirde veya herhangi bir vaziyette kendilerini
tanıtırken aldıkları ilk tepki hatırlandığı zaman ne demek istediğim
anlaşılacaktır diye tahmin ediyorum.
***
Bu negatif
algıyı kırmak, sözünden emin olunması ve bunun üzerine bir şeyler inşa ederek
çalışabilmek pek ala mümkün. Ancak haddinden fazla sabır isteyen ve çelik gibi
bir sinir sahibi olunması gereken, direnci kuvvetli bir bireyseniz tabi ki. Tam
da bu esnada aşamaları birer ikişer geçerken madden yaşanacak şeyler nedir
peki?
***
Öncelikle tek
başınaysanız ofis kiranızı ödemeniz şart, tabi muhasebeciniz varsa gerekli olan
ücreti de. Aylık yemek masrafınız, faturalarınız, SGK primleriniz, vergi ve KDV
ödemeleriniz de dahil. Bu tabi ki asgari olarak ayakta kalabilmek için gerekli
unsurlar. Bahsettiğim bu listenin bir şekilde karşılanması dahi şartlar
dahilinde tartışılabilir ölçüdeyken sağlıklı bir şekilde ilerletebilmenin ne
vaziyette olduğu ise kocaman bir meçhul. Bu kapsamda devreye girmesi gereken
meslek kuruluşlarının sürece ne derece müdahil olduğu, vaziyeti yansıttığı veya
mesleği ayakta tutabilmek için ne ölçüde çaba gösterebildiği ise kamuoyunun
takdirine bırakılması gereken bir vaziyet olarak görüyorum.
***
2010’ların
başında başlayan hukuk fakültesi kontenjan artırımının sınırlı da olsa bir
ölçüde kriz yaratacağı, bu krizin ise sadece sosyal çapta kalıp kalmayacağı ise
soru işareti. Doğanın kanunu gereği güçlü olan zayıfı egale edecektir, bunu
kabul etmemek safdillik olur. Ancak süzgeçten eleme esnasında çıkacak
gürültünün, toplum nezdinde yaşanacak çatlakların ve bireysel hayat
hikayelerinin özellikle mesleği ne şekilde etkileyeceğini ise zaman gösterecek.
Evet, insan
var olana dek yaşayacak, tekelleşecek mi onu zamanla göreceğiz.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz