Canlılarda yaşamsal fonksiyonların tamamen durması anlamına
gelen ölüm, hayatın en önemli gerçeklerinden biri olup en eski dönemlerden bu
yana insanoğlunu derinden etkilemiş ve onu bu konuda çeşitli düşüncelere sevk
etmiştir.
Ölüm olayı karşısında hissedilenler ve ölüm sonrasındaki
bilinmezlik, bütün toplumlarda çeşitli inanma, âdet, töre ve törenleri
beraberinde getirmiştir. Bu inançlardan
biri de “buğday kültü” dür. Bolluğun ve bereketin sembolü olarak görülen bu
motif, birçok kültürde olduğu gibi Türk kültüründe de bir yiyecek maddesi
olmanın ötesinde anlamlar yüklenerek itibar görmüştür.
***
Buğday/başak birçok inanış ve ritüellerde de karşımıza
çıkar. Bunlardan biri de, geçmişten günümüze devam eden Türklerde mezarın
üstüne buğday serpme geleneğidir. Bu gelenek aslında ölülerin ruhlarına
dağıtılan birer saçıdır. Bilindiği üzere saçı, her topluluğun kendi emeğiyle
kazandığı en kıymetli ve kutsal saydığı
nimetlerden biri olup ruhlara sunulan kansız kurbandır.
Aynı şekilde mezara su ya da yemek bırakma da birer kansız
kurban olup ölen kişilerin ruhlarına sunulmaktadır. Bu yolla ölünün gittiği
yerde de rahat etmesini sağlayarak onun geri dönmesi engellenmek istenmektedir.
Günümüzde de Anadolu’da bu inanışın devam ettiği görülür.
***
Mezar taşlarının bezemelerinde sık olmasa da görülen
buğday/başak motifi bu inanışın uzantısı olmalıdır. Bu inanışlar İslamiyet’le
birlikte kaybolmamış, aksine başka anlamlarla da örtüştürülerek
zenginleştirilmiş bir motife dönüşmüştür.
Örneğin başağın Kuran’da da bereketle ilişkilendirildiği
görülür. Öte yandan, Anadolu’daki tasavvuf hayatını derinden etkileyen
Bektaşilikte kutsal görülen buğday, velilerin birçok kerametinde sözünü
ettirmiştir. Bu sebeple tekke sofralarının vazgeçilmez yemeklerinin içinde
buğday da vardır.
***
Aslında buğday yaşam ile ilişkilendirilmektedir. "Evren
ekmekle başlar" ifadesine en güzel
örnektir bence. Gotsiridze'ye göre öteki dünya ölen için yeni bir yer olup,
buğday bu dünyada canlanacaktır.
İnsanoğlu öldüğü zaman yeni bir hayata başlıyor ki buğday tanesi de bunu
ifade etmektedir. Ölüm aslında yeni dünyaya açılan bir kapıdır ve insanın ruhu
tıpkı tohum gibi başka bir hayatta ve dünyada büyüyecektir.
***
Buğday/Başak motifinin özellikle kadın mezar taşlarındaki
yoğunluğu, tarih boyunca bereket sembolü olmuş bu motifin, zaman aşımına
uğramadan dişil anlama yani üreme, doğurganlık kavramlarına bir gönderme
yaptığı varsayılır. Günümüzde gelinlerin üzerine buğday saçılmasının da bahse
konu inançla ilişkisi vardır.
Aynı zamanda Anadolu’da kem gözlere karşı buğday
başaklarından nazarlık yapılarak, ayrıca haneye şans/uğur, bolluk/bereket
getirmesi için de evlerin duvarlarına asıldığı görülür. Hatta konuyla ilgili
araştırma yaparken, Altay Türklerinin çadırlarına ölmüş iyi şamanların
ruhlarını temsil eden tasvirlerin üzerine bir demet arpa ve buğday astıklarını
da okumuştum.
***
Unutmayınız Türk kültürü bir hazinedir; Sibirya’dan
Balkanlar’a, Yemen’den Hindistan’a, Çin’e çok geniş bir coğrafyada üretilen,
uzun bir tarihten süzülerek bugüne gelen bir hazine… Bu hazine, milletin
hafızasında, belleğinde yaşamaktadır.
***
Halk kültürümüz, kadim medeniyetimizin mirasıdır; geçmişi
geleceğe bağlayan çok güçlü bir bağdır. Bu miras dünyanın hiçbir yerinde
rastlanmayacak ölçüde zengin, çeşitli ve renklidir. Çünkü dünya üzerinde bu
genişlikte bir coğrafya üzerinde hareket eden ve bu uzunlukta bir tarihsel
birikime sahip olan çok az sayıda millet vardır.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz