Değişen dünya düzeni içinde Türkiye’de Türklüğümüzü
koruyabilmek ve gelecek nesillere aktarabilmek için kadim tarihimizi hem daha
iyi öğrenmeye, hem de kazandığımız bu bilinçle korumaya ve sahip çıkmaya her
zamankinden daha fazla ilgi duymaya başladık. Bu süreçte Anadolu’muzun kadim
Türk tarihi açısından zenginliği birer birer ortaya çıkmaya başladı. Ortaya
çıkıyor diyorum çünkü keşfettiğimiz zenginlikler kadar bir o kadar da yeni yeni
ulaşmaya başladığımız tarihi mirasımız var. Her geçen gün İslam öncesi
kültürümüze ait yeni bir sembol bulunuyor. Anadolu topraklarında 1071 öncesi
Türk varlığını ispatlama ile ilgili attığımız her adımın ardından müthiş
hazineler çıkıyor. Şehirlerimiz, dağlarımız, tepelerimiz, mezarlıklarımız
bizimle konuşuyor, “buradayız ve bizi keşfetmek, korumak sizin
sorumluluğunuzda, çoğumuzu yok etmiş olabilirsiniz ama geride kalanlar yok
ettiklerinizden daha fazla” diyor adeta.
Ben de üzerime düşen toplumsal görevi ve Atalarımıza olan borcumu ödediğime inandığım çalışmalar yapıyorum. Önce “miras” kavramını yerel yönetimlerin gündemine sokarak, kültürel miras envanterlerinin hazırlanmasına, özellikle bize geçmişten mesajlar veren, tapu senetlerimiz niteliğindeki Ata yadigârı mezar taşlarımızın koruma altına alınması ve bu tarihi zenginliğimiz konusunda farkındalığın yaratılması, ayrıca bu zenginliğin gelecek nesillere de bırakacağımız bir kitap haline getirilmesi konusunda adımlar atıyor, öncülük ediyorum.
Okuduğum kitaplarda, makalelerde birebir aynılarının,
önünden defalarca geçtiğim, evime yakın bir mezarlıkta, tarihin sessiz
tanıkları mezar taşları üzerindeki tamga ve sembolleri gördüğümde duyduğum
hayranlıkla başladı herşey… hele hele orada bir taşbaba bulmak bu işe olan merakımı,
ilgimi daha da artırdı. Bunları tüm önyargıları yıkıp, insanımıza tanıtmak,
sevdirmek, bilinçlendirmiş olmanın verdiği haz ise işin mükâfatı ayrıca.
Görüyorum ki halkımız bu tamga ve sembolleri bilmiyor,
tanımıyor. Bu sebepledir ki Atalarımızdan kalan kadim bir mezar taşı üzerindeki
artı sembolünü ki Tanrı tamgasıdır ve günahsızlığı sembolize eder,
bilmediğinden bu taşların Ermeni’den, Rum’dan kaldığını zannederek kültür
miraslarımızı acımasızca kırıp yok ediyor, definecilerin tahribatları ise had safhada.
Ayrıca, birçok mezarlıkta eski mezarların yerleri düzeltilerek yeni defin
işlemleri yapılmakta olduğundan bu tarihi doku zaman içerisinde yok olmaya
devam etmektedir. İşte bu bilinçsizce yapılan tahribatı yok edebilirsem ve
insanımızın kültür hafızasına kaydettirebilme çalışmalarına katkım olabilirse
ne mutlu bana.
Ayrıca, Atalarımızın bengü taşlarımız üzerine adeta ilmik
ilmik dokuduğu sembollerin anlamlarını öğrendikçe eminim ki insanımızın merakı
daha çok artacak. İnanın bana tarihimize ışık tutan mezar taşları bazen hiçbir
yerde ulaşamayacağınız bilgilerin yegâne kaynağı durumundadır. Zira bizi “biz”
yapan mezar taşları bir coğrafya üzerindeki tapu senetlerimiz niteliğindedir.
Ancak ne yazık ki Osmanlı Dönemi öncesi mezar taşlarıyla ilgili çalışmalar
istenen seviyede değildir. Bende bu sebeple tarihimizin öksüz çocuğu, tamgalı,
sembollü mezar taşlarına daha çok sahip çıkıyorum.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz