‘Bak postacı geliyor, bize selam veriyor..’ sevinci şimdilerde yok. Bir zamanlar yolu merakla beklenen, gözlenen, adına türküler yazılan postacılar günümüzde dikkat çekmeyen insanlar oldular. Meslekleri de bir nevi güncellendi.
***
Merakla beklenen mesajlar artık saniyeler içinde alıcıya
ulaşıyor. Cep telefonu, mail ve diğer platformlar aracılığıyla iletişim baş
döndürücü ama heyecansız bir hal aldı. Postacılar ise borç ihbarnamesi, icra
takibi gibi haberleri iletmekle meşgul. O heyecanla beklenenden istenmeyen bir
mesleğe evrildiler.
***
Nasıl bal arıları yuvaya dönerken polen yüklü olarak
kovanlarına döndüğü gibi biz de başkalarına misafir olduğumuz zaman insanlara
fayda sağlayacak kitap ve dergi gibi hediyeler götürerek Cebrail (as) gibi
hayırlı postacı olmaya çalışalım.
***
Ticarette gaye kâr etmektir. Evlenmekte gaye sevgi ve saygı
ortamında dünya sıkıntılarını paylaşmaktır. Neslin devamı için doğan çocukları
insani ve İslami terbiye ile yetiştirip huzurlu bir toplum olmak için ferdi bir
gayrettir. Kısaca topluma hayırlı bir nesil yetiştirmektir.
***
Müslüman olarak ailecek Allah (cc) ve Resulüne teslim olup
onların rızasını kazanmak ve talip olduğumuz cennet yolunda doğru adımlarla
ilerlemektir. Hedef; kabrin zifiri karanlığından, mahşerin dehşetinden, sırat
köprüsünün korkunç ateşinden kurtulup cennete kavuşup Cemali İlahi ile müşerref
olmaktır.
***
Buradaki gaye de kendine değer vermektir. İnsan olmanın
gereği budur. Dünya hayatı yiyip içmek, eğlenmek ve yatıp uyumaktan ibaret değildir.
Sadece kendimizi değil, mümkünse başkalarının da ahiretini kurtarmalıyız.
***
Hz. Ali efendimiz: ‘İnsanlar uykudadır, kabirde uyanırlar’
buyurmuştur. Bir Müslümanın uyanık olması, ders alması için sayılamayacak kadar
ibretli ve hikmetli olaylar cereyan etmektedir.
***
Kudreti ile can yaratan, hikmeti ile dilde söz yaratan
Rabbimizin bizlerin uyanık olması için bazen lütufları bazen de ikazları
vardır. Tabi ki anlayabilirsek. Bu ikazlardan ders çıkarıp, uyanık olup ahirete
iyi hazırlanmak lazım.
***
Su çukurunu, yel tepesini, ala kır çay denizini, aşık
maşukunu buluyor da keşke biz de Müslüman olarak Rabbimize sadık olsak.
Rabbimize aşkımızdan, Peygamber efendimize muhabbetimizden, İslam büyüklerine
sevgi ve saygımızdan dolayı cami saflarını doldursak.
***
Topluca Rabbimize teslim olsak ve Rabbimizin rızasını bulup
sırat köprüsünden geçerken ateşe düşmeden cennete kavuşsak olmaz mı? Yoksa
camiye gider sofu, düğüne gider sarhoş, kahveye gider kumarbaz olan bir toplum
samimi bir Müslüman sayılıp cennete girebilir mi? Düşünmek lazım.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz