Genelde, iyilerin kıymetini ya özel günlerde ya da öldüklerinde anlarız. Mesela, önceki gün Tıp Bayramı'ydı. Sosyal medya ve diğer platformlarda övgüler dizerek kutladık bu özel günü. Pandemi döneminde ellerimiz patlarcasına alkışladık, ancak sonrasında her türlü çaba ve gayretlerini görmezden gelip, şiddet uyguladığımız hekimlerimizin hatalarını araştırıyoruz ve bardağın hep boş tarafını görüyoruz. Yıllarca canımızı emanet ettiğimiz bu insanların kıymetini bir gün mü bilmeliyiz? Keşke, her zaman 14 Mart'taki gibi verdiğimiz değeri özde de verebilsek, değil mi?
***
Peki, sözde verilen değer yalnızca sağlık alanında mı? Diğer meslek gruplarına, idarecilere ya da siyasetçilere farklı mı yaklaşıyoruz? Bence, hepsine davranışımız aynı. Ne iş yapanın ne de hizmet edenin kıymetini o an anlayabiliyoruz. Hep bir açık arama, eksik taraflarını bulma çabası içinde oluyoruz. Sonuçta, yaptıklarını görmekten uzak bir anlayışla hareket ediyor ve belki de toplumsal olarak büyük bir haksızlık yapıyoruz. Halbuki, iş yapan, icraat ortaya koyan kim olursa olsun, siyasi görüşü, partisi veya mezhebi ne olursa olsun teşekkür edebilmeliyiz ki o insanlara moral verebilelim. Bu pencereden bakmadığımız ve taraflı yaklaştığımız için, yıllarca süregelen sorunları çözenlere bile teşekkür edemiyoruz.
***
Mesela, Akdeniz Üniversitesi'ni ele alalım. Antalya'nın belki de bölgenin en büyük eğitim kurumlarından biri olan bu üniversitenin bünyesinde bir tıp fakültemiz var. Ülkemiz ve insanlık adına yetişen binlerce bilim insanı ve milyonlarca hastamızın derdine derman olan bu fakültenin en büyük sorunlarından biri otoparktı. Ne zaman gitsek, ya bir kaldırım köşesi, ya bir ağaç gölgesi ya da boş bir alan aradık araç park etmek için. Çoğumuz, fakülte içerisindeki işlemlerimizi yaparken aracımızı park etmek için harcadığımız zamandan daha fazla zaman geçirdik. Peki, şimdi öyle mi?
***
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, bu sorunu çözmek adına kolları sıvadılar ve gereğini yaptılar. Şimdi hastaneye gittiğimizde, "Acaba nereye park edeceğim, yer bulabilecek miyim?" gibi bir kaygımız yok. Allah razı olsun. Belki küçük diyenler, daha fazlası olabilirdi diyenler olabilir, ama ben her zaman bardağa dolu taraftan baktığım için emeği geçenleri böyle bir zamanda kutlamak istedim. İnşallah benzeri hizmetlerin devamı da gelir. Fazlasının gelebilmesi için de çalışan, emek harcayan, çaba gösteren herkesi, morallerini bozmadan teşvik etmek lazım. Edelim ki şehrimiz yeni eserlerle buluşsun.
***
Bakın, otopark sorununu çözen Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, şimdi de yıllardır muzdarip olunan, eskimiş ve neredeyse miadını doldurmuş hastane için azimle çalışıyor. Ne yapalım, yani "Aman hocam oraya hastane mi olur, önce mevcut hastanedeki eksikleri tamamla" gibi eleştirilerle biz de mi aynı kulvarda yürüyelim? Arkadaşlar, benim anlayışıma göre yapılan her eser insanlığa hizmettir. Büyüğü, küçüğü olmaz. Kaldı ki Akdeniz Üniversitesi yerleşkesine yapılan yeni hastane, azımsanmayacak derecede büyük.
***
Şehir hastanesinin, devlet hastanelerinin ve birçok özel hastanenin faaliyet gösterdiği bir ilde, "Mevcut hastanenin eksiklerini tamamlar geçerim, bana ne, bir de inşaatla mı uğraşayım?" düşüncesi değil, çok daha iyisini nasıl yapabilirim düşüncesi varsa ki bu, ortaya çıkan eserden de belli oluyor. O halde, hep birlikte nasıl destek olabiliriz, onu düşünmeliyiz. Özlenen hocam, siz devam edin. Bazı çatlak sesler elbette olacaktır, ancak onlar zaten hiçbir zaman eksik olmaz. Önemli olan, insanlığa kalıcı eserler bırakabilecek hizmetler yapabilmektir.
***
2004 yılında Kepez Belediyesi hizmet binasının açılışına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ziya Paşa'nın "İnsan ölür, kalır eseri; eşek ölür, kalır semeri" sözlerini söylemiş ve demişti ki, "Siz hizmet edin, eser bırakın; onlar da ne bırakacağına kendileri karar versin."
