İnsanlığın çöktüğü, insani
değerlerin bir pul kadar etmediği bir dönemde, sağlıklı bir ruh halini
koruyabilmek çok zor. Kendisine verilen
süre kadar var olan insanların; dünyayı sahiplenme, ölümsüz olma çabalarına baktıkça
diyecek söz, kelime bulamıyorum.
Bazen yüzümü yere eğip öylesine
düşünüyorum.
Nasıl bir dünya oldu burası.
İnsanlık nasıl oldu da böylesine kendini kaybetme aşamasına geçti? Dünyada
zulmün toprakları değişse de zulme uğrayan insanların yaşadığı acı ve travma
değişmiyor. Bir hiç uğruna milyonlarca insanın yaşama hakkı elinden alınıyor. Medeni dediğiniz, uygar dediğiniz, çağdaşlığı
ile övündüğünüz ülkeler, yaşanan insanlık dramına duyarsız kalmakla kalmıyor;
vahşete, acıya göğüslerini gere gere, pervasızca ortak olabiliyorlar.
İsrail ve Filistin arasında
yaşanan kanlı savaşta, olan her iki tarafın masum halklarına, çocuklarına
oluyor. Gözleri yaşlı, korkmuş küçük
çocukları gördükçe, evladının cansız bedenlerine sarılıp ağlayan anne ve
babaları gördükçe yüreklerimiz sızlıyor. Hepimiz bu utanç verici görüntüler
karşısında çaresizlik içerisindeyiz. Hepimiz böylesine kötü bir durumda ne
yapabileceğimizi düşünüyoruz. Hayatlarının ilk yıllarını korku, şiddet ve
yıkımın gölgesinde geçiren çocukların gelecekte sağlıklı birey olmaları mümkün
olabilir mi?
Elbette olmaz, olamaz!
Her iki tarafın acıya doymuş
çocukları, yaşadıkları acı ve şiddeti unutmak bir kenarda dursun; birbirlerine
kin gütmeye, savaşı sürdürmeye devam edecek. Hepimiz biliyoruz ve bu durumun
farkındayız. İstedikleri kadar illüzyon sanatına başvursalar da gerçekler gün
gibi ortada!
İsrail, bu savaşı kendi
oluşturduğu bir düzenek ile tek taraflı başlattı. Bunu yaparken de illüzyon
sanatını çok iyi kullandı. Kendi insanlarının canını bir savaş uğruna hiçe
saydı. Kurulduğu günden bu yana, ABD’den aldığı destekle yoluna devam etti.
Filistinli insanların yaşamlarına çok ağır koşullar getirdi. Kurulduğu günden
bu yana, kan ve gözyaşı ile beslendi ve güçlendi.
Zannediyor ki, şiddetin sarmalını artırdıkça
gücü ve hakimiyeti artacak. Zannediyorlar ki, akıtılan gözyaşları onları
boğmayacak. Unuttukları, görmek ve duymak istemedikleri bir şey var; elbette
yapılan her şeyin hesabı, gün olur Hak katında görülür.
İsrail, bütün bunları niye
yapıyor?
Yeryüzüne kıymet günü geleceği
varsayılan Mesih’in gelişini hızlandırmak için. İnternette dolaşıma sokulan bir
dakikalık videoyu izlediniz mi bilmiyorum. Videoda Başhaham, “Kral Mesih’i getirmek
için elimden gelen her şeyi yaptım. Şimdi bu görevi sizlere bırakıyorum. Onu
getirmek için elinizden gelen her şeyi yapın!" diyerek Binyamin
Netenyahu’yu sıkıştırıyor. Netenyahu sözlere, “çalışıyoruz” yanıtı ile karşılık
veriyor.
İşte ilk duyduğunuzda size saçma
gelen şey, İsrail devletinin bir politikası…
Dünyayı kıyamete hazırlayan,
şeytani ve bir düşünceleri olan insanlara karşı biz Müslümanlar neler
yapmalıyız?
Bence bu savaş bize bunu düşünmeyi
zorunlu kılıyor.
Berber salonlarında Amerikan
tıraşı yapmayarak veya kolilerce kola şişelerini parayla satın alıp sokağa
dökerek mücadele edemeyeceğimiz açık…
Beyler!
Belki duymak ve inanmak
istemiyorsunuz ama İran’dan sonra hedef biziz!
Artık aklımızı başımıza alsak iyi
olur!
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz