Muratpaşa Belediyesi’nde yaşanan yolsuzluk dosyalarını gündeme getiren Lider Gazete, önceki haberinde olduğu gibi Muratpaşa Belediyesi’nden “zorunlu açıklama” şeklinde bir karşılık beklerken, CHP İl Başkanı Nusret Bayar’dan gündemi saptıran açıklamalar geldi.
Çıkan haberlerin direkt olarak muhatabı olan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın konuyla ilgili açıklama yapması beklenirken, Nusret Bayar bir anda sahneye çıktı ve can havliyle açıklamalar yaptı ancak her zamanki gibi “içi tamamen boş”
Devletin resmi kurumu olan Muratpaşa Belediyesi’ni, siyasi partinin il başkanı mı yönetiyor yoksa belediye başkanı mı? Nusret Bayar, Kumluca Belediyesi hakkında “evine bile yiyecekleri belediye kartından aldılar” dediler sustu. Konyaaltı Belediyesi hakkında, “gökdelen dikiyorlar” dediler sustu.
Muhittin Böcek hakkında neler neler söylendi, sustu. CHP Aksu ve Korkuteli İlçe Başkanı hakkında neler söylendi, yine sustu… İş Muratpaşa Belediyesi’ne gelince, siyasi ortağı birden ortaya çıktı... Açıklamaları baştan sona algı olayları ve sözüm ona kurtarma rolü üslendi. Bunu gerçek CHP'liler iyi görüyor artık.
Şimdi elimden geldikçe anlatayım...
Eleştiri, değer bakımından gözden geçirme olarak tanımlanmaktadır. Herhangi bir hususta ileri sürülen görüşün eleştiri olması için bir değer hükmü çerçevesinde açıklama içermesi gerekir. Yanlışı ortaya koymak belki bir tespittir. Ancak salt “yanlış” hükmü eleştiri olmasa gerektir. Diğer bir ifadeyle eleştiri, yanlışı tespitten sonra yerine doğruyu ikame etmektir.
Günümüzde insanımız hemen her hususta ‘kendine göre’ eleştiri yapmaktadır. Siyaset, din, bilim ve her türlü sosyal mesele hakkında görüş beyan edilmektedir. Oldukça satıh, muayyen bir çerçeve ve bağlamdan uzak görüş beyan etmekle eleştiri yapıldığı sanılmaktadır. Belli bir çerçevesi olmayan, işin esasından uzak her beyan nihai tahlilde demagoji olmakla maluldür.
Eleştiri, mutlak manada “kötüleme” olarak görülüp, bu kavrama olumsuz bir anlam yüklenmekte; çoğu zaman eleştiri hakaretle bir tutulmaktadır. Oysa başta da ifade ettiğimiz gibi eleştiri “değer” bakımından gözden geçirmedir ve bir fiil, olay, olgu eleştiriliyorsa eleştiriye konu olan husus değerli kabul edilmektedir.
Başka bir ifadeyle varlığı önemsenen, umursanan kişi, fiil, olgu eleştiriye konu olmaktadır. İnsana yapılacak en büyük işkence onun varlığını tanımamak; şahsiyetini, fiillerini yok saymaktır. Bir insanı kırbaçlamak bile onu tanımamak durumundan daha evladır. Çünkü bu halde dahi kişinin varlığını kabul ediyor, tanıyorsunuz ki onu kırbaçlıyorsunuz. Dolayısıyla eleştirmek, kıymet vermeyi; yapıp edilenlerin kayda değer bulunduğunu işaret eder.
Eleştiri söz konusu kişi ya da fiilî “değillemek” değildir. İşte bu durum eleştiri değil, kötülemek ve ötekileştirmektir. Eleştiride aşırılık bir süre sonra değillemeye dönüşür ki, en haklı davalar bile aşırılık içerdiği zaman haksızlaşır. İfrat insanı objektiflikten uzaklaştırır adeta insanın gözünü kör eder. Bu durumdaki bir insan şartlanmıştır; klişelerle örülü bir zihnî tutumdadır.
MURATPAŞA’NIN SÖZDE “ŞEFFAFLIK” RAPORU GELDİ
Diğer taraftan haklı olarak yapılan eleştiriler kimi zevat tarafından hakaret olarak algılanmaktadır. Dünyanın neresine de giderseniz gidin, bir devlet kurumu raporu, haberdir. Ortada İçişleri Bakanlığı sadece ''kısmi'' küçük bir rapor var, kıyameti koparıyorlar. “Asıl rapor” gelince bakalım neler yaşanacak her birlikte göreceğiz… Bu arada kaymakamlık ve savcılık bilirkişi raporu da elimize geldi, bugün yarın basına düştü, düşecektir. 15 kişiye daha inceleme soruşturma izni verildi. Konu; ''İMAR ve KÂNUNSUZ İŞLER'' tabii ki rapor ile tespit edilmiş...
ELEŞTİRİ VE HAKİKAT
Böyle içi boş açıklamalar yapanlar, bu tür insanların en bariz özelliği kendilerini dokunulmaz olarak görmeleridir. İnsanlar arasında hatta kendi aile fertleri arasında zımni bir hiyerarşi kurmuşlardır ve söz konusu bu hiyerarşinin en tepesinde kendileri vardır.
Bu halet-i ruhiye o kadar kanıksanmıştır ki kendilerine bir eleştiri vaki olduğunda bunu had bilmezlik olarak görürler. Kendinden menkul kurdukları hiyerarşi gereği en üstte kendileri bulunduğuna göre en yüce değerler de ancak kendilerinde bulunabilir. Bunlara göre alt statüde bulunan insanların eleştiri hakkı yoktur. Ama iş lafa gelince eleştiriye açık olduklarını söylerler.
Bu durumun hâsıl olması, kendi kendini her daim eleştirenlerin yani ki otokritik yapanların keyfiyetidir. Kıymet ölçülerinde kendini sürekli tartanlar başkalarının bu yöndeki yaklaşımlarını “anlayacak” ve hoş göreceklerdir, vesselam...
Kalın sağlıcakla...
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz