Ali bakkaldan sakız çaldığım günü hatırlayarak uyandım bu sabah; köşedeki Garden Bambu’cuyu… Bisikletle rampadan uçtuğum ve annem kızacak diye bacağımdaki kanı elimle temizlediğimi…
Kardeşimle yüzyılın icadı gibi gelen tost makinamızda tost yaptığımızı, sabah kalkıp sahurdan kalma bazlamayı yiyip sonra aaaa ben oruçtum dediğim günü… Çocukluğumu özleyerek uyandım bu sabah, hissettiğim huzuru…
Her sabah yeni bir güne uyanıyoruz, ne yaşayacağımızı, bizi neyin beklediğini bilmediğimiz sabahlara… Bazen çocukluğumuzu, bazen annemizi babamızı, bazen kaybettiklerimizi ve bazen de kendimizi özleyerek uyanıyoruz yeni güne…
Ben bu sabah çocukluğumu ve kendimi özlediğimi fark ettim; ne kadar çok değiştiğimizi ne kadar çok kendimizi unutup başkaları için yaşadığımızı düşündüm, deli gibi koşturduğumuz hayatlarımızda neleri teğet geçtiğimizi neleri bulup sahip çıkamadığımızı nelerin elimizden kayıp gidişini izlediğimizi düşündüm…
Sonra hayatı ve yaşamayı ne kadar çok sevdiğimi düşündüm her şeye rağmen bitmek tükenmek bilmeyen umudumun bazen bir an da nasıl tükendiğini, bazen kendimi ne kadar yorgun hissettiğimi ne kadar çok sıkıntım olduğunu ve her şeyin nasılda üstüme geldiğini düşündüm sonra şımarıklık yapmayıp şükretmem gerektiğini düşündüm…
Her şeyin üstesinden sevgi ile gelebileceğimizi düşündüm peki neydi sevgi? Sorsalar bize hepimiz seviyoruz, sevmeyi en iyi biz biliyoruz… Herkesi, her şeyi, bazısını az, bazısını çok hatta bazısını sensiz yaşayamam diyecek kadar çok seviyoruz.
Peki, o zaman sorarım size neden hayatlarımız sevgi üzerine ahkam kesen yaşamımızı kendimiz idare edemediğimiz için bizi yönlendiren koçların elinde, neden hayatımızı nasıl yaşayacağımızı bir başka kişinin yönlendirmesiyle yapıyoruz? Onlar hep sorun sen de değil karşı tarafta diye diye hepimizi narsist kişiliklere soktular ortalık kendine aşık insanlarla doldu.
Neden kendimizi bu kadar kusursuz görüyoruz, neden hep sorun karşı tarafta diyerek sıyrılıyoruz işin içinden? Dönüp baksak bir kendimize ne kadar sahip çıkıyoruz sevgimize… Birini ya da bir şeyi seviyor ya da sevmiyor olmanız ya da ne kadar sevdiğiniz sizin sorununuzdur, kollarını iki yana açıp “bu kadaaarr” diyen bir çocuğun masumiyeti gibi sevebiliyor musunuz? Bunu düşünün…
Herkesin hayatının bir ezgisi vardır sizi hayatınızın notalarıyla seven insanlar varsa hayatınızda, yargılamadan, sorgulamadan affedebilen, uzattığınız eli tutan, gözyaşlarınızı görüp silen ve her durumda gözünüze aşk ile bakan insanlar varsa hayatınızda kalkın vakit kaybetmeden döne döne zıplaya zıplaya dans edin inanın çok iyi gelecek…
“SEVGİ, EMEKTİR”
Bırakın başkalarından medet ummayı sevgi içimizde, sevgi her gün yeniden doğan günde, sevgi elini size uzatan el de… Selvi Boylum Al Yazmalım’da, o muhteşem son sahnede Türkan abla “sevgi emektir” demişti. Emek vermediğiniz hiçbir şey değerli değildir hayatta, emek verenlere selam olsun yorgun hayatlarımızda…
Konuyu her durumda sevgiye bağlayabilen biri olarak çaldığım sakızı da arada kaynatmış olmanın verdiği huzurla hepinizi seviyorum, bazılarınızı daha çok ama sizi ilgilendirmez netice de bu benim sorunum…
Kalın sağlıcakla…
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz