Türkiye bildiğiniz üzere aktif fayların bulunduğu bir coğrafyada bulunuyor.
Hatta 6 Şubat depremleriyle birlikte bildiğimizi sandığımız fay haritasına yeni fay hatları da eklendi.
Böyle bir bilinmezliğin içerisinde kendi kaderimizi bir şekilde kendimiz yazarak depremlere karşı acil önlem almalıyız.
***
Marmara Bölgesi’nde büyük bir yıkıma yol açacak deprem bekliyoruz değil mi?
Uzmanlar bu yönlü uyarılarda bulunmaya devam ediyor.
Peki, beklenen bu depreme ne kadar hazırız?
Bu konuda ne yazık ki olumlu bir cevap vermek çok güç…
Marmara’da beklenen büyük deprem artık bir nefes kadar yakınken kadere teslimiyette bir o kadar gerçek ne yazık ki…
***
Eee peki sadece Marmara Bölgesi’nden ibaret bu beklenen depremler.
Tabi ki değil. Uzmanlar birçok bölgede aktif fayların deprem üretebileceğini defaatle söylüyor.
Mesele her yıl milyonlarca turist ağırlayan Antalya’yı da içine alan Akdeniz Bölgesi…
Akdeniz Bölgesi’nde uzun zamandır yıkıcı bir deprem olmamasının deprem olmayacağı anlamına gelmediğini söylüyor uzmanlar.
Akdeniz Bölgesi’nde 7 büyüklüğünde deprem üretebilecek aktif fayların olduğu uyarısında bulunuyorlar.
***
Biraz Akdeniz Bölgesi’nin tektonik özelliklerinin nasıl olduğuna bakalım mı?
Yerküre üzerinde oluşan depremlerin büyüklüğü ve neden oldukları zararlar göz önüne alındığında iki ana deprem kuşağı bulunmaktadır.
Bunlardan biri Büyük Okyanusu çevreleyen ve özellikle Japonya üzerinde etkili olan Pasifik Deprem Kuşağı, diğeri ise Cebelitarık’tan Endonezya adalarına uzanan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz-Himalaya deprem kuşağıdır.
Türkiye Alp-Himalaya (Akdeniz Çevresi) deprem kuşağında; sığ odaklı, sık ve büyük depremlerin olduğu, yerkabuğunun aktif tektonik kesimlerinden biri üzerinde yer almaktadır.
***
Şimdi ise Antalya ve çevresini etkileyen diri faylara bir göz atalım isterseniz.
Bu aktardıklarım tamamen bilimsel kaynaklardandır vurgulamak isterim.
Bilindiği üzere ülkemiz aktif tektoniğinin ana unsurlarını Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı, Ege Graben Sistemi, Doğu Anadolu Sıkışma Bölgesi ve Helenik-Kıbrıs Yayı oluşturmaktadır.
Antalya ve yakın çevresi de belirtilen bu büyük faylardan Helenik-Kıbrıs Fayının etki alanına girmektedir.
Helenik-Kıbrıs yayı, Türkiye’nin güney kıyısı yakınlarında, Girit adasının güneyinden geçerek kuzeydoğu yönünde Rodos adasının güneyinden Fethiye Körfezi’ne doğru uzanır.
Antalya ve çevresi, Fethiye-Burdur Fay Zonu, Helenik-Kıbrıs Fayının Plini ve Strabo hendekleri ile Antalya Körfezi’nde uzanan bölümü Aksu Bindirmesi boyunca uzanan faylarda olan hasar yapıcı depremlerden etkilenmektedir.
Depremler, genellikle Helenik-Kıbrıs Yayı’nın Plini ve Strabo hendekleri boyunca yoğunlaşmaktadır. Hasar yapıcı ve yıkıcı depremler bu faylar boyunca oluşmaktadır.
Diğer yandan Antalya Körfezi içerisinde de yoğun mikro deprem etkinliği gözlenmektedir. Aksu Bindirme Fayı boyunca yüzlerce yıldır herhangi bir hasar yapıcı deprem meydana gelmemiştir.
***
Antalya ve çevresinin aktif faylarına hep birlikte bir göz atarak bilgilerimiz tazeledik değil mi?
Şimdi ise bu bölgede tarih boyunca meydana gelen depremlere bakalım.
Açıkçası bu araştırmayı yaparken Antalya’nın tarihinde böyle bir deprem geçmişi olduğuna çok şaşırdım.
Antalya ve civarında 1900 yılı öncesinde oluşmuş tarihsel depremlere ait verilerin oldukça az sayıda olduğu belirtiliyor. 31 Ocak 1741 Rodos Depremi ve 8-20 Mart 1743 Antalya Depremi 1900 yılı öncesinde kayıtlara giren depremler olarak biliniyor.
1900 yılından sonra (aletsel dönem) ise bu bölgede kayda giren depremler şu şekilde:
7 büyüklüğündeki 3 Ekim 1914 Burdur Depremi, 7 büyüklüğündeki 13 Ağustos 1922 Karpathos Depremi, 6.8 büyüklüğünde 18 Mart 1926 Finike Depremi, 7.0 büyüklüğündeki 26 Haziran 1926 Rodos Depremi, 5.9 büyüklüğündeki 20 Ocak 1941 Doğu Kıbrıs Depremi, 7.2 büyüklüğündeki 9 Şubat 1948 Karpathos Depremi, 6.1 büyüklüğündeki 10 Eylül 1953 Pafos Depremi, 6.8 büyüklüğündeki 24 Nisan 1957 Fethiye Depremi, 7.2 büyüklüğündeki 25 Nisan 1957 Fethiye Depremi, 5.7 büyüklüğünde olan 25 Nisan 1959 Köyceğiz Depremi, 4.6 büyüklüğünde olan 22 Kasım 1963 Tefenni Depremi 6.2 büyüklüğünde olan 14 Ocak 1969 Fethiye – Kaş Depremi.
Son bahsettiğim Fethiye – Kaş Depremi’nde Kaş ilçesi ve Kalkan civarındaki evlerin yüzde 50’sinin oturulamayacak duruma geldiği bilgisi veriliyor. Bu depremlerden sonra yıkıcı olarak kayıtlara geçen birçok deprem daha bulunuyor tabi ki. 9 Ekim 1996 Pafos Depremi, GB Kıbrıs ve 24 Ocak 2005 Kaş Açıkları – Akdeniz Depremi bunlardan bazıları.
***
Geçtiğimiz cuma günü ise hepimizi korkutan Gazipaşa-Alanya açıklarında meydana gelen ve Antalya'nın doğusunda hissedilen 4.8 büyüklüğündeki depremin Ege-Kıbrıs Yay Sistemi’nin doğu bölümünü oluşturan Kıbrıs yayı ile ilişkili olduğu değerlendiriliyor.
Bu son deprem bölgemizin de deprem kuşağında yer aldığını bizlere açık açık gösteriyor.
Evet, uzun yıllardır bu bölgede yıkıcı bir deprem olmaması içimizi rahatlatsa da gelecek için rehavete kapılmadan önlemlerimizi almak daha doğru bir adım olacaktır.
Yazımın başlığında da dediğim gibi kaçınılmazdan kaçmak için çabalamalıyız.
Özellikle Antalya’da binalarımızın dönüşümü için kritik adımlar atmalıyız.
Birçok bina eski ve yeni yönetmeliklere uygun değil.
Bu doğrultuda kent dinamiklerinin, belediyelerin, kamu kurum ve kuruluşların acil bir deprem eylem planı hazırlayarak kentsel dönüşümü hızlandırması gerekmektedir.
Kaçınılmazdan kaçmak için kentimizi afete dirençli bir getirmeliyiz.
Bu konuda duyarlılık hepimiz için en sağlıklısı olacaktır.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz