Allah’a düşman olan, insanın dostu olabilir mi ne güzel söylemiş Sezai Karakoç! Sen kalk Allah’ın senden istediklerini, sana yüklediği sorumlulukları yapma, sonra kendi hemcinsine dost ol, dost kal çıkarlar çerçevesinde!
Seni yediren içiren, senin için dünya dolusu nimet yaratan Rabbin için, kılını kıpırdatma dünya için harıl harıl çalış, sorumluluklarını ibadetlerini ve iyiliklerini ertele, ötele.
Yapılacaklar listesinde Onun rızasını ikinci safhaya, üçüncüye hatta en son safhaya koy, sonra insan insana dosttur de menfaatler dahilinde…
***
Allah’ı sevmek onu tanımak üzerine yazalım bugün! Her şey onunla diridir diyelim evvela! İnsan Allah’a olan inancını, güvenini yitirmişse ölüdür, ruhu karanlık dehlizlerde boğulmuştur zaten! Buradaki bahsettiğimiz ruhun ölümü onun kökten yok oluşu değil, varoluş hikmetinden habersiz oluşu, dünyalıklara dalması, uzak kalışıdır! Gönül aynasında Rabbini göremeyişi, gözüne çarpan her bir nimeti hissetmeyişi…
Zulümün, adaletsizliğin kapladığı yeryüzünde, ”Ben insanı bir diriliş eri olarak görüyorum der Sezai Karakoç! Ruhumuz hep bir iç savaş içerisindeyken, uyanık(diri) olan ile uyuyan, gaflete dalan aynı mıdır!
Hem Rabbi ile hemhâl olmayan nasıl dirilir? Kendini bulamayan, insana değer veremeyen Rabbini nasıl tanır nasıl sever? Hayatta en yüksek makam Allah’a kul olmak değil midir?
Yoksa ne anlamımız kalır dağlardan, taşlardan, hayvanlardan ki onlar bile zikreder Allah’ı!
***
İnsan olmakla şereflenmişiz, oku emrini dikkate almayacaksak, namazdan oruçtan bihaber yaşayacaksak; elimizle, dilimizle yüreğimizle insan olmanın, insani değerlerin hakkını veremeyeceksek, ne farkımız kalır şeytandan…
Karanlık ruhumuz İslam güneşi ile aydınlanmazsa, sırtımızı Allah ‘a inanarak, tam bir teslimiyetle dayamayacaksak nasıl çıkarız içinde bulunduğumuz asrın girdaplardan, yıkıntılarından…
İnsan, her cümlenin başında şehadet ile Allah’a olan inancını yenilemeli, tazelemeli! Allah’ın emanet ettiği hayatı ve ömrü Onun dinine ve yoluna feda etmedikten sonra ne anlamı kalır şehadetin! Bankalara, kredi kartlarına değil, Allah’a güvenmeli! Yoksa içinde bulunduğu çağın, her izlediği savaş-ölüm, zam-kıtlık haberlerin karşısında nasıl diri durabilir!
***
Armağan olarak verilen dünyaya, şükreden de insandır, boğulan, ceza çeken de! İnsan olmanın şifresini iyi bilmek lazım!
Asrın sıkıntılarından kurtulmak için, insanın dirilmesi için diri olana, yani Hayy ve Kayyum olana sığınması gerekmez mi!
Benliliğinden, vesveselerinden sıyrılarak, Amentü sularında tekrar tekrar yıkanarak, tahiyyatla Rabbi ile konuşarak arınır, huzur bulur!
***
Hani diyordu ya ayeti kübrada; Onlar iman eden ve kalpleri daima Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk ve huzura eren kimselerdir! Haberiniz olsun ki kalpler ancak Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk Ve huzura erer(Rad/28)Diğerleri hep ömre zarar, ömre ziyan!
SON SÖZ
Böylelikle; Allah’ı seven, Onu tanıyan, tanıdıkça zikreden insan, ne başına gelene ne elinden gidene, verilen ya da verilmeyen hiçbir şey için üzülmez. Bir yolcu, bir misafir olduğunu da asla unutmaz, vesselam! Muhsine bir kul.
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz