Dünden kalma yorgunluklarımla başlıyorum. Tam olarak
adlandıramadığım bir duygunun girdabındayım. Bugünlerde adresinde bulamadığım
bir ben var. En son nerede bırakmıştım o kadını? Hangi sokak, hangi mahallede,
hangi köşe başında, hangi takvimin yaprağına ya da hangi şehirde?
***
Bir yerlerde gizlenmiş olmalı, yoksa bulurdum illa ki...
Sanki benden kaçıyor, sanki bana görünmek istemiyor. Aklımda cevaplanmayı
bekleyen bir yığın soru ile bir sigara yakıyorum. Ciğerlerime çektiğim her
dumanla geçmişi de içime çekiyorum. Gecenin rüzgarı saçlarımı savururken, bir
kış akşamı üşüdüğüm sokakları hatırlıyorum. Ellerim ceplerimde, renksiz şehrin
sokaklarında yürürken, ruhum dünyanın tüm renklerine boyanmıştı o zamanlarda...
Önemli olan görünen değil, benim nasıl gördüğümdü.
***
Şimdi hiçbir şey o güne benzemiyor. Ay ışığı bile o günkü
gibi parlamıyor. İçtiğim çayın tadı yok, yediğim yemeğin tuzu yok. Gelip
oturduğum mekanın bile duvarları çatlak, rengi soğuk geliyor gözüme. Bağrımda
bir sızı var, iki göğüs kafesim sıkışıyor. Bu gece eski beni bulmayı kafaya
koydum. Öyle ya da böyle bulmam, dokunmam gerekiyor ona. Çıkardığım yerden
suretini karşıma alıp konuşmalıyım. Bağrımda çöreklenmiş sızıyı yerinden söküp
atmalıyım.
***
Geçmeyen bir geçmişin izini sürüyorum. Hiç geçmeyecek bir
geçmişin içindeyim. Daha önce hiç dinlemediğim bir şarkı geliyor kulağıma.
Mısraları biraz beni, biraz da seni anlatıyor sanki. Sesinin tınısı karışıyor
şarkının melodisine... Ya da uzun zaman oldu sesini duymayalı, bana öyle
geliyor. Sesin çınlıyor kulaklarımda.
***
Geçmişi ortadan ikiye bölüyorum. Yarısı senin, yarısı benim.
Zihnimde tepinen yokluğunu un ufak edip en diplere bastırıyorum. Olur olmadık
zamanlarda bir hayalet gibi gün yüzüne çıkmasınlar diye... Kalsınlar en
derinlerde bir yerde. Yokluğunu hatırladıkça azalıyorum. Sen bilmiyorsun ama
geçmişi bir emanet gibi saklıyorum. Bazen düşümde, bazen avuçlarımda, bazen
uykumda, bazen bir çayın yudumunda, bazen hayalimdeki bir fotoğraf karesinde,
bazen göğün masmavi kalbinde, bazen ise baktığımda gördüğüm o sükunette...
***
Bir başlangıcın ilk adımı mı, yoksa bir sonun son durağı mı?
İki yol arasında gidip gelirken yitirdim kendimi. İki yer arasında kendimi
ararken yeniden buldum seni. Ne var oluyorsun, ne yok oluyorsun. Sanki uzak bir
ülkenin yazılmamış coğrafyası, kaleme alınmamış iklimi, kağıda dökülmemiş
sevdasısın.
***
BİLİNMEZLİK ÇIKMAZI
Şimdi bir bağ bozumu dağınıklığını yaşıyor ruhum. Hangi yöne
gitsem, bir bilinmezliğe çıkıyor yolum. Hangi yola girsem, gurbetine çıkıyor
aklım... Geriye dönüp baktığımda, bin yıllık bir anın özlemiyle her şeyi
fazlasıyla hatırlıyorum, her şeyi fazlasıyla...
© Copyright © 2022 Lider Gazete, Sitemizde bulunan yazı, video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz