YÜREĞİNCE YAŞA! GİTSEN DE, KALSAN DA…

Bilinmezlik duygusunun, yüreğimize iyi geleceğini neden onaylamış oluruz hep? Bizim canımızı acıtan bilinen ölçütler mi veya bildiklerimiz mi?

En iyi bildiği duygulardan neden uzaklaşmak isteriz biz insanlar? Yüreğimiz her türlü serüveni kabul eder deriz. Deriz demesine de peki neden en ufak fırsatta gitmek isteriz ve en uzaklara ve bilinmezliklere götürmek isteriz yüreğimizi?

Sorularla boğuşan bir gönlümüz var her daim. Hep bir bilinmezlik çetelesi içinde gidip gelen duygularımız. Bizi en iyi anlayan dostlarımıza bile açmak istemediğimiz yaralar.

Sukunet mi iyi geliyor acaba yüreğe? Biraz tedirginlik hissi, biraz vazgeçmişlik, biraz bırakmışlık… Bunların her biri kuşatmış yüreğimizi. Benliğimize yerleşmiş hepsi.

Her biriyle kendi içimizden bağ kuruyor içimizden konuşuyoruz adeta. Göz ardı ettiğimiz bir şey var aslında. Duygularımızdan kaçabiliriz belki yüreğimizden kaçabiliriz peki ama kendimizden kaçabilir miyiz?

Kendimizden bile gizlediğimiz duyguların iç sesleri benliğimizi kuşatırken belki bir toprak kokusuna yaslarız ruhumuzu, belki bir kar tanesine belki doğan güneşin berraklığına.

Nereye gidersek gidelim, yine yakalanırız kendimize bir yerlerde ve bir şekilde. Kendisine yakalandığında, yine baştan başlıyor insan. İç çekişlerine, aldırmayışlıklarına ve gitmişliklerine ve bir türlü kabullenmeyişliklerine. Kendinden çalıyorsun zamanını ve anılarını.

Kendini kaçırıyorsun ama kendi kendine yakalanıyorsun…. Kovalayan da sensin, kaçan da… Yüreğin koşar adımlarla kaçıyor kendinden, duygularınsa önünü kesiyor yine yakalıyor, benliğinden vuruyor. Sonra adım atmaya mecalin kalmıyor. Biliyorsun ki gidecek olduğun yer yine yüreğin ve kendin.

Tutunamadığımız duygularımız var bazen hayatta. İkilem köprüsünde asılı kalan, dergahına ulaşamayan, yüreğinden başka yerde barınamayan duygularımız... Duygularına en çok sahip çıkan, yine kendinsin. Sarpa saran düşüncelerin eşliğinde, kalplerimizi bir kalbe emanet etmeye korkuyoruz.

Çünkü duygularınla var oluyorsun. Yitirdiklerin, ertelemişliklerin, vazgeçmişliklerin... Ve çok dahası... Her biri farklı renklere boyuyor dünyanı. Her duygunun ötesinde, yüreğinle yarış ediyorsun âdeta..

O "Git" diyor, sen kalıyorsun. O "Sil" diyor, sen seviyorsun. Yüreğinle adeta bir mahkemeye çıkıyorsun. O yüzden, bazen seçimlerinden ibaret oluyor hayatın ve sen seçtiğin duyguların sonucunu yaşamakla mükellefsin...

Bazen yüreğinin, bazen kendinin, bazen hayatın emrettiğini yaşamakla... Hangi seçiminin doğrultusunda yaşarsan yaşa, yüreğin bu yolculukta sana bir yoldaş. Her yolculuğu yüreğinle yapıyorsun.

Bu yüzden, gireceğin her yolda, atacağın her adımda yüreğin yoldaşın ve rehberin olacaktır.