YÜREĞİMİZ ÜMİTLER KÖPRÜSÜ

Her insan, duygu coğrafyasının rotasını kendi belirlediği yöne çevirir. Hayatımızın doğrularını, benliğimizin hoşnutluğunu bir adım daha ileri taşımak, tam manasıyla kendi elimizde aslında.

Hayatın, bizi planladığımız yerden değil de, kendi planladığı yerden devam ettirmesi karşısında sabır çemberimizi tam olarak kuşanmak gerekiyor. 

Bazen bazı eylemlerimizin sorumlusu tamamen kendimiz olsak da, yaşam mücadelesi verirken; iyiye, doğruya, hoşnutluğa doğru yolumuzu çizerken, kimi anlarda belki de bu yolda donanmak adına yolumuza çetin kayalar çıkıyor bazen.

Aşabilmek mi? O tabi ki kendi irademiz ve istikrarımız ölçüsünde.

Aslında ömür yolculuğumuzda her yeni gün, kendimizi, düşüncelerimizi, iç dünyamızı, dış dünyamızı yenileyebilmek adına bize bahşedilen bir ödül. Fakat biz insanlar, belki de fıtratımız gereği çabuk kapılıyoruz umutsuzluğa. Oysa biliyoruz ki hayat, koltuğuna oturtmuyor gönlünden düşeni.

Hayatın gönlünden düştüğümüzde hüzün evreninde dolaşıyor sol yanımız. Hüzünlerden koşar adım kaçmaksa, ayrı bir boyut. Aslında hüzünler bizi olgunlaştıran, doğruyu görmemizi sağlayan önemli bir husus. Örneğin, gece başımızı yastığa koyduğumuzda hüzünlenmek korkutuyor. Oysa hüzünler, bizi olgunlaştıran o olgunluk ise bize yol gösteren dinginlik.

Hayatın içinde, bizim yön verdiğimiz ve veremediğimiz duygular var. Kuralları var hayatın bizim kurallarımızla çakışan. Kurallarını uyguluyor, uygulatıyor hayat, nerede neyle bizi karşılayacağı bilinmiyor.

Okyanusun en derinlerinde bir gemiye binip de gitmek gibidir hayatın ta kendisi bazen ve onun gemisinde ne var bilinmez. An gelir, biz oluruz geminin kaptanı, rotamız bellidir.

Keskin fırtınalar çıksa da, ustaca yürütürüz gemimizi. An gelir, ne kadar usta bir kaptan olsak da belirleyemeyiz yönümüzü. İniş çıkışlarımız oluyor hayatta.  

Her düşüş, güçlendiren bir basamak aslında. Yüreğimizin nasır tuttuğunu hissettiğimizde, sağlam ayakkabılarımızı giydirip sol yanımıza, koşar adım gidiyoruz hayatın peşinden.

Bu noktada gönlümüzün bize sağlam bir dayanak olacağını biliyoruz aslında. Bu yüzden çetrefilli yollarda soluk almak güçleştiğinde, nefesimize can verecek yüreğimizdeki beyaz umutları göz ardı etmemekte istikrarlı olmalıyız sanki.

Siyah umutsuzluklarla yıkamayalım yüreğimizi, şeffaf ümitlerimizle sulayalım gönlümüzü.