“Yüksek tansiyon, kalp krizi ve kalp yetmezliğine davetiye çıkarıyor”
Kardiyolog Prof. Dr. Ergün Seyfeli, her 3 kişiden 1'inin tansiyon hastası olduğunu ancak bu hastaların yarısının hasta olduklarından haberlerinin olmadığını belirterek, sofralarda kesinlikle tuz bulundurmamak ve 40 yaşından sonra yılda bir kez tansiyon kontrolü yapılması gerektiğini söyledi.
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ergün Seyfeli, kanın damar
duvarı çevresinde yaptığı basınca tansiyon denildiğini ve 120'ye 80
değerlerinin normal kabul edildiğini belirterek, “Bu basınç 140-90 milimetrenin
üzerine çıktığında 'hipertansiyon' tanısı koyuyoruz. Hipertansiyon en sık
karşılaştığımız kardiyovasküler risk faktörü olarak karşımıza çıkmakta. 18 yaş
üstü yaklaşık her 3 kişiden 1'inin tansiyon hastası olduğu kabul edilmektedir.
Tansiyon maalesef teşhisi kolay olmasına rağmen atlanan, gözden kaçan bir
hastalık olarak karşımıza çıkmakta. Özellikle tansiyonu olan hastanın yaklaşık
yarısının haberinin olmadığını görmekteyiz. Dolayısıyla özellikle kolay ve
hızlı teşhis konmasına rağmen bu hastalık gözden kaçabiliyor" dedi.
“TANSİYON ÖLÇÜMÜNDEN
ÖNCE ÇAY, KAHVE İÇİLMEMELİ”
Tansiyon ölçümünün doğru şekilde yapılmasının önemine
değinen Prof. Dr. Seyfeli, "Tansiyonun ölçümü son derece kolay ve ucuz bir
yöntem. Fakat dikkat edilmediğinde yanlış sonuçlara neden olabilmekte.
Özellikle tansiyonu ölçülecek kişinin 30 dakika öncesinde kahve, çay, kafeinli
gıdalar ve yemek yememiş olması gerekiyor. Yine tansiyon ölçülecek hastanın en
az 5 dakika oturur vaziyette dinlenmesi, sırtını bir yere dayaması ve kolunu
kalp hizasında tutması gerekiyor. Yine sık yapılan hatalardan biri de elbiseler
çıkarılmadan ölçülmekte, bu da yanlış sonuçlara sebebiyet verebilir. Bir diğer
hata yapılan nokta ise hasta ile konuşmak, hastanın ayak ayak üstüne atması da
tansiyonun yanlış sonuçlar vermesine neden olabilir. Özellikle bunlara dikkat
etmek gerekiyor. Doğru bir sonuç alabilmek için hastanın kolundaki sıkı
elbiselerin çıkarılması gerekiyor” şeklinde konuştu.
"TANSİYONUN
KENDİNE ÖZGÜ ŞİKÂYETİ YOK"
Yüksek tansiyonun kendine özgü bir şikâyetinin olmadığını,
bu yüzden da vatandaşların hastalığın farkına varamadığını vurgulayan Prof. Dr.
Seyfeli, yine de hipertansiyonu olan hastaların genelde baş ağrısı, baş
dönmesi, çarpıntı, nefes darlığı, çabuk yorulma ve halsizlik gibi şikayetleri
olduğunu dile getirdi. Hipertansiyonu olan hastaların yüzde 30’unda baş ağrısı
görüldüğünü, bu ağrının da enseden başlayarak ön tarafa doğru yayılan
zonklayıcı bir tarzda olduğunu belirten Prof. Dr. Seyfeli, “Özellikle daha önce
tansiyon hastası olmayan hastalardaki ani yükselmeler ve stres kökenli tansiyon
yükselmelerinde baş ağrısı daha sık görülmektedir. Baş ağrısı önemli bir bulgu
olmasına rağmen hastaların yüzde 70’inde baş ağrısı olmayabilir. Bu durum
hastaları yanıltmamalı. Baş ağrısı olmasa da düzenli tansiyon ölçümü
yaptırılmasında fayda var. Burada en önemli nokta genelde 18 yaşını geçtikten
sonra 2 yılda bir, 40 yaşından sonra da yılda bir kez tansiyon kontrolü
yaptırmak gerekebilir. Eğer ailede tansiyon hastası varsa onlar da 18-40 yaş
arasında yılda bir kez tansiyon ölçtürmeli" ifadelerini kullandı.
"HİPERTANSİYON
KALP RAHATSIZLIKLARI DIŞINDA FELÇ, BÖBREK YETMEZLİĞİ VE KÖRLÜĞE NEDEN
OLABİLİR"
Yüksek tansiyonun en çok kalp ve damar sistemine zarar
verebileceğini aktaran Prof. Dr. Seyfeli, "Karşımıza kalp krizleri, kalp
yetmezliği, aort damarında 'anevrizma' dediğimiz balonlaşmalar çıkabilir. Bir
diğer olumsuz etkilenen organ ise beyin. Tansiyon hastalarının önemli bir kısmı
felçle karşımıza gelebiliyor. Bir diğer önemli organ böbrek. Böbrek yetmezliği
diyalize kadar giden süreçle karşımıza gelebilir. Yine körlüğe kadar giden bir
dizi komplikasyonlarla göz sorunları karşımıza çıkabilir" diye konuştu.
“TUZ TÜKETİMİNİ
DÜŞÜRÜN”
Yüksek tansiyondan korunma yollarını da sıralayan Prof. Dr.
Seyfeli şunları söyledi:
“Hipertansif hastaları tuza çok hassaslar. Oysa ülkemizde
tuz tüketimi oldukça yüksek. Bizim tavsiye ettiğimiz günde 6 gramlık tuz
tüketiminin neredeyse üç katı kadar tuz tüketiyorlar. Bu gerçekten oldukça
yüksek. Bizim sofrada ekstradan ilave bir tuza ihtiyacımız yok. Aldığımız
gıdalarla ihtiyacımız olan tuzu yeterince karşılıyoruz. O yüzden tuzu
sofralarımızda bulundurmamamız gerekiyor. Yine fast food, salam, sosis gibi raf
ömrü uzatılmış gıdalardan uzak durulması gerekiyor."
“KİLO VERMEK İLAÇ
KULLANMAK KADAR ETKİLİ”
Tansiyon tedavisinin zor olmadığına da değinen Prof. Dr.
Seyfeli, ilaçtan önce mutlaka yaşam stili ve beslenmeyi ilk sıraya almak
gerektiğinin altını çizdi. Örneğin kilolu bir hastanın kilosunun yüzde 10'unu
verdiğinde ya da sofrada tuzu kısıtladığında, egzersiz yaptığında tansiyonunu
bir ilaç almış kadar düşüreceğini anlatan Prof. Dr. Seyfeli, “Bunun dışında
günümüzde kullanılan ilaçlarda kan basıncını dengeleyecek kadar güçlü
ilaçlarımız var. Asıl problem beslenme ve diyete dikkat etmiyoruz ve ilaç
kullanımını pek sevmiyoruz. Bunlara dikkat edersek tansiyonla mücadeleyi çok
daha başarılı seviyeye getirmiş oluruz” diye konuştu.
İHA