Yönetmen Belkıs Bayrak, kadın hikayelerinin beyaz perdede görünmesini önemsiyor
Yönetmen Belkıs Bayrak, kadın hikayelerinin beyaz perdeye yansımasına önem verdiğini belirterek, "Bir kadın yönetmen ve yazar olarak hayata baktığım yer zaten öyle oluyor. Bunu öncelikli olarak ama bazen de bilinç dışı bir yerden tercih ediyorsunuz. Ancak film yolculuğumda sadece bu yoldan ve hikayeler üzerinden ilerlemek istemiyorum." dedi.
Bayrak'ın yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı filmi
"Gülizar", Türkiye prömiyerini yaptığı 61. Antalya Altın Portakal
Film Festivali'nde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda, "Dr. Avni Tolunay
Jüri Özel Ödülü"nü kazandı.
Başrolünde başarılı oyuncu Ecem Uzun'un yer aldığı filmde
Bekir Behrem, Hakan Yufkacıgil, Ernest Malazogu ve Aslı İçözü de rol aldı.
Belkıs Bayrak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, filmin
Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden sonraki durağının Boğaziçi Film
Festivali ile Ankara Film Festivali olacağını söyledi.
Gülizar filminin hikayesinin üniversite yıllarında hocasının
başına gelen bir olayı paylaşmasıyla ortaya çıktığını aktaran Bayrak, "Ben
o hikayeyi alıp başka bir versiyona dönüştürdüm. Pandemi süreci, iki sene
senaryo geliştirme ve fon arayışıyla devam etti. Aslında 2019'da başladı
projenin yolculuğu ve 2024 yılında da film nihayet izleyiciyle buluştu."
diye konuştu.
Kadın hikayelerinin beyaz perdede görünmesini önemsediğine
işaret eden Bayrak, şunları kaydetti:
"Bir kadın yönetmen ve yazar olarak hayata baktığım yer
zaten öyle oluyor. Bunu öncelikli olarak ama bazen de bilinç dışı bir yerden
tercih ediyorsunuz. Ancak film yolculuğumda sadece bu yoldan ve hikayeler
üzerinden ilerlemek istemiyorum. Çünkü sinema evrensel bir sanat. Kameranın
duracağı yer her an değişebilir. O yüzden sonraki filmlerde çok başka şeyler
yapabilirim."
"POSTTRAVMA
SÜRECİNDEKİ İNSANLARI DIŞARIDAN ÇOK FAZLA ANLAYAMIYORUZ"
Yönetmen Bayrak, filmin ritminin yavaş olduğu yönündeki
eleştirilere ise şu şekilde cevap verdi:
"Bizim toplumumuzda sanki biraz daha suskun insanların
daha pasif olduğu ya da daha farkında olmadığı gibi bir algı var. Ben her zaman
bunun karşısında duruyorum. Çok konuşmak ve çok bilmek arasında bence bir
paralellik yok. Hatta daha az konuşan karakterin daha fazla gözlem yaptığı için
toplumda daha bilge bir yerde durduğuna inanıyorum. Gülizar'ın birinci
motivasyonlarından birisi buydu. Filmin ritmiyle ilgili olarak da taciz sonrası
posttravma yaşayan bir kadın karakteri ele alıyoruz. Gündelik yaşamımızda
posttravma sürecindeki insanları dışarıdan çok fazla anlayamıyoruz."
Belkıs Bayrak, posttravma sürecindeki insanların daha çok
kendi dünyalarında bir şeyler yaşadığını vurgulayarak, "Onun iç dünyasında
yaşadığı basıncın, izleyicide de oluşması için tabiri caizse film şöyle bir
fikri anlatıyordu: 'Lütfen her şey biraz sessiz ve sakin olsun. Birazcık
sakinleşirsek şurada sessizce içinde travması olan birisi var, belki onu fark
edebiliriz'. Filmin tüm ögelerinde, temel ritmi bu düşünceden hareketle
oluşturmaya çalıştık. Diğer bir konu da Gülizar'ın psikolojisi. Neredeyse her
sahne orada onunla olmalı ve onu takip edebiliyor olmalıydı. Bu yüzden bazı
sahnelerde olayın kendisinden ziyade karakterin duygu ve psikolojisini takip
ettik. Muhtemelen de bundan dolayı izleyici içerisinde iç basınç ve sıkışma
deneyimi en çok duyduğumuz geri bildirimlerden biri oldu." dedi.
GÜLİZAR, TÜRKİYE VE KOSOVA RESMİ ORTAKLIĞINDA
ÇEKİLDİ
Gülizar'ın Türkiye ve Kosova arasında resmi ortaklığı olan
ilk film olduğuna da değinen Bayrak, "Bunun adına da çok heyecanlıyız
çünkü Balkanlarda daha fazla iş birliği yapılabilir. Bu projenin devamında hem
finansal hem de artistlik iş birliklerinin daha fazla gelişeceğini düşünüyoruz.
Bizden sonra da başlayan filmler oldu. Uluslararası festivaller açısından da
filmimizin yolculuğu çok güzel başladı Toronto Film Festivali'nde dünya
prömiyeri, San Sebastian Film Festivali'nde Avrupa prömiyeri ve Türkiye
prömiyerini de Altın Portakal'da yapmış olduk." ifadelerini kullandı.
Bayrak, hikayenin Prizren'de geçmesinin sebebini ise şu
sözlerle açıkladı:
"Projeyi geliştirirken orada bir festivalden en iyi
proje ödülü almıştık. Onun için gittiğimde coğrafyasından çok etkilenmiştim.
Filmin hikayesinde karakterin uzak bir yere gitme motivasyonu var ama aslında
kültürel olarak çok uzak bir yere gitmiyoruz. Aslında nereye gidersek gidelim,
kültürümüzü, geçmişimizi de oraya taşıyoruz."
"DUYGULARIMIZ ÜZERİNE ÇOK FAZLA
KONUŞMUYORUZ"
Kına gecesi, dini nikah, düğün gibi geleneksel ritüelleri
estetik bir biçimde anlatan filmde bu tür sahnelere özen gösterdiklerinin
altını çizen Bayrak, kültürel ögelere oryantalist bir şekilde bakmadıklarını
dile getirdi.
Belkıs Bayrak, temel motivasyonlarının Gülizar karakterinin
gerçekliğiyle toplumsal gerçekliği aktarabilmek olduğuna vurgu yaparak,
"Orada bir ajanda var. Hazırlık var. Her şey ona göre ilerliyor. Gündelik
hayatta da öyle oluyor yani bir düğün hazırlığında her zaman eksikler
tamamlandı mı her şey hazırlandı mı şeklinde bir kontrol listesiyle ilerliyoruz
ama o süreçte gelin ve damada dönüp de 'Şu anda ne hissediyorsunuz?' diyecek
vakit kalmıyor. Daha doğrusu çok konuşkan bir toplumuz ama bence duygularımız
üzerine çok fazla konuşmuyoruz. Birazcık bu alanların görünür olmasını istedik."
değerlendirmesinde bulundu.
GÜLİZAR FİLMİ
HAKKINDA
Filmin yapımcılığını Mehmet Bahadır Er, Belkıs Bayrak ve
Murat Yaşar Bayrak üstlenirken, görüntü yönetmenliğini Kürşat Üresin, kurgusunu
da Selin Eren Şahin yaptı.
Özgün müziklerini Kanan Rustamli'nin, ses tasarımını ise
Alexandru Dumitru'nun yaptığı filmin kısa hikayesi şöyle:
"Düğün hazırlıkları içindeki Gülizar'ın hayatı, bu
sırada tacize uğramasıyla alt üst olur. Saldırganın peşine düşen Gülizar,
hayatını karartan saldırganın kim olduğunu öğrenmesiyle kendisini klostrofobik
bir yolculuğun içerisinde bulur."
AA