YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR MU?

Aslında yazımın girişini ve başlığını üstat Musa Eroğlu’nun ‘aşağından yukarıdan yolun sonu görünüyor’ diye başlayan türküsünün sözleri ile başlamak istedim. Ne mümkün!

Ama benim bahsedeceğim yolun sonu yok. Hatta yolun başı var sonu yok! Hal böyle olunca yolun sonu dipsiz kuyu gibi. Bizim için görünen yol ama ya onlar için hayal kırıklığı.

Efendim, dünyada her yıl ocak ayının ikinci haftası 7-14 Ocak tarihleri ‘Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası’ olarak kabul edilmiş. Tüm engel guruplarının özel günleri gibi kağıtta kalmış!

Göz sağlığının öneminin vurgulanması, görme engelli kişilerin bu durumdan kaynaklanan sorunlarına çözüm yolları araştırılması için önemli bir hafta olsa da öylece kalmış.

Gelen bu hafta süresince Antalya’da bir günlüğüne görme engelli olun ve şehrin sokaklarını arşınlayın. Tabi mümkünse! Tüm görme engellilerin çilesini kendiniz görüp yaşayın diye.

Görme engelli vatandaşlarımızın çektiği çileyi herkes görmezden geliyor. Bakar körler ya!

Hiçbir halk otobüsünde sesli anons sistemi yok. Durakta bekleyen bir engelli gideceği adrese nasıl gidecek ve nasıl binecek otobüse muamma. Binse bile durak anonsu yok, inemez.

Hadi biri yardım etti indi. Evine gitmek istese gidemez trafik lambalarında ses düzeni yok. Karşıya geçemez, geçmek istese araçlar durmaz. İllaki yardım alması gerekir.

Varsayalım öyle veya böyle kaldırıma geçti. Yürümesi imkansız. Her yer engel dolu. Engeli geçse özel yolu işgal altında. Veya kaldırımda başı var yolun sonu yok!

Örnek mi? Antalya Büyükşehir Belediyesi Işıklar Caddesi’ndeki kaldırımlarda görme engelliler için sözde bir çalışma yapmış. Özel yolun başı var sonu yok. Sonu var başı yok!

Niyetleri güzel ama yaptıklarının sonucu kel alaka. Yarım yamalak yapılmış özel yol  ya kaldırımda yarım bırakılmış ya da yolun karşısına geçiş düşünülmeden öylece kalmış.

Bu caddede düzenlemeler sırasında mühendisler enteresan bir hata yapmış. Belki de hata değil, malzemeleri bitmiş, “Paydos” demişler gibi görüntülere meydan vermişler.

Kapatın gözlerinizi, farz edin görme engelli birisiniz ve Işıklar Caddesi’nde kaldırımda yürüyorsunuz. Elinizde beyaz bastonunuz var. Yolun karşısına geçince kaldırımdaki özel şeritler aniden kesiliyor. Yani bir anda ‘Lamba püffff’ oluyor. Işıklar kesilir.

Çok trajikomik bir durum değil mi? Bunları yapan mühendis mi, inşaat işçisi mi bilemem ama Antalya Büyükşehir Belediyesi sınıfta kalmıştır bu işlerle. Yahu zaten bu insanlar engelli, bir de ellerinden bu şekilde özgürlüklerini ellerinden almayın bari.

Ama yok. Biz, siz veya öbürleri ne yazık ki engellilerimize sadece süslü laflarla sahip çıkıyoruz veyahut bir iki göstermelik proje yapıp avutuyoruz herkesi.

Buradan Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne sesleniyorum. Yazımın girişinde bahsettiğim ‘aşağından yukarıdan yolunu sonu görünüyor’ sözleri sizin içinde bir geçerli olacaktır.

Çünkü biz görme engellilere sonu olmayan yolu reva görüyorsanız, o yol bir gün sizin sonunuzun göründüğünün resmidir. Yoksa, sosyal medyada “Hayata zorlaştırmayalım, görmezden gelmeyelim” paylaşımı sizi kurtarmaz!

İŞİ İYİCE AZITMIŞLAR!

Ahlaksızlık öyle polisiye tedbirlerle falan önlenebilecek bir kavram değil. Kişi veya kişilerin önce kendilerinin bu kavramı yaşamaları gerekir. Yoksa bu iş bir tercih meselesi olur.

Yıllar önce mesleğe ilk adımı polis-adli muhabiri olarak attığımda görmüştüm bu işleri. Yani fuhuş sektörünü! Ama zamanla bu işler her şeyde olduğu gibi evrim geçirdi.

Sektör öyle bir hale gelmiş ki, polis tepelerine çöktükçe onlar yeni yollar bulmaya başlamış. Kimisi yeraltına inmiş, kimisi de sanal aleme giriş yaparak teknolojiyi değerlendirmiş.

Sosyal medyada ne var ne yok diye basarken karşıma ilginç bir reklam çıktı. Bir makyaj salonundan bahsediliyor. Bu salonda yok yok. Ne ararsan var.

Sauna var, masözlü masaj var, kese, köpük falan filan. Yok yok yani. Her şey dahil. Üstüne üstlük haraç mezat seçme beğendiğiniz kadınla mutlu son bile var.

Rezillik diz boyu bir reklam. Resmen “Biz fuhuş yaptırıyoruz ey millet” diye bağırıyor reklam. Telefon numarası bile var. Saklı gizli de değil ha. Şimdi buradan yetkililere sesleniyorum. Bu mezatı birileri takip etse de o seks kölelerini kurtarsalar iyi olmaz mı?

Vallahi bu çağda bu reklam, bu kafaya ancak böyle bir operasyon gerekli diye düşünüyorum. Çok merak ediyorum bu işin altından ne kadar mağdur kadın çıkacak diye. Bekliyorum sonucu!

BÖYLESİ ZOR GELİR

Size bilmediğiniz birinden değil, hayırsever, Antalyaspor sevdalısı turizmci iş insanı Tolga Cömertoğlu’ndan bahsediyorum. Elinizi attığınız her alanda onunla karşılaşabilirsiniz.

Örneğin bir okul mu yapılacak hemen öne çıkıyor. Tolga Cömertoğlu ve eşi Manolya Cömertoğlu’nun yaptırdığı Şehit Bebek Mustafa Bedirhan Karakaya Anaokulu’nda olduğu gibi.

Yılbaşı ve özel günler varsa o hemen ön planda. LÖSEV’in ürünlerini alarak hem katkıda bunuyor hem gönül alıyor. Kış günü çocuklara mont mu lazım hemen Antalyaspor logolu montlar yaptırıp gönderiyor.

Katar’a kendisi gitmiyor yerine Antalyaspor aşkı ile yanıp tutuşan gençlerin gitmesi için fedakarlık yapıyor. Dün kendisinin doğum günüydü. Umarım nice yılları olur ve bu naif düşüncelerin de…

İşte bundandır ki Tolga Cömertoğlu gibiler bu dünyaya az geldiği için gözümüz gibi bakmalıyız, üzerine titremeliyiz, üzerine toz kondurmamalıyız derim.