YIRTILAN ‘DELİ BEKİR’İN YAKASI’ MİSALİ OLUYOR
Bugün size öyle bir hikâye anlatacağım ki, aklınız şaşacak.
Ancak sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyorum. Çünkü hikâye ve anlatacağım konu
birbiriyle ilintili!
Evet; uzun yıllar önce memlekette büyük bir şehir varmış. Bu
şehirde de, öyle herkes gibi zengin olmayan, sahil kenarında deniz manzaralı
evlerde oturmak yerine kendi halinde yaşayan kalender bir adam varmış.
Bu kendine münhasır şahsiyetin adı da ‘BEKİR’miş. Bazılarına
göre tek hatası doğruları konuşmak ve eli kalem tuttuğunca yazmakmış! Ancak
fakir fukara diye onu kimse kale almazmış!
Bu Bekir, herkesin tanıdığı, bildiği, dilinin ucuyla
“Seviyorum” dediği, elinden tutulur, el uzatılır gibi yapıldığı, lafla
“Yardımcı oluyoruz” denilen, kendini bilmez, Allah’tan korkmayanların hırsını
ondan çıkardığı, yakasını bir türlü bırakmadığı birisiymiş.
Doğruyu söylediği için, doğruluktan ve dürüstlükten yana tavır koyduğu için, yakasından tutmayan, yakasını yırtmayan kalmamış. Sırf bu yüzden adı deliye yani DELİ BEKİR’e çıkmış!
Bu kendine münhasır ‘DELİ BEKİR’ yine bir gün meydana doğru
yürümüş (meydan kendi köşesi). Şöyle etrafına bakınmış ve kendince ne yanlış
varsa sayıp dökmeye başlamış.
Vallahi ben de onun gibiyim. Doğrunun müthiş bir VİTAMİN
olduğunu söyleyen, hazmedene İYİLİK getiren, hazmedemeyenlerde de bünyenin
ALERJİ yaptığına inanan biriyim.
Neyse; bizim ‘DELİ BEKİR’ saydırdıkça rahatsız olanlar
çoğalmış, “Yok, bu akıllanmayacak, deli dedik, zıvanadan çıktı” diye
söylenerek, “Senden başka doğruları söyleyecek kalmadı mı? Çulsuz, şu haline
bak, dilenci olsan kimse on para vermez! Sana ne sağın, solun derdi? Ne üstüne
vazife? Sen kimsin? Nesin, necisin? Sıfatın ne be adam? Yakanı parçaladık, ne
susar, ne vazgeçersin. Ha biraz sus arkadaş! Dün yakanı paraladık, daha da
kızdırırsan kafanı parçalarız senin! Abuk sabuk konuşup insanların huzurunu
kaçırma!” diye bağırıp çağırmışlar.
Herkes ‘DELİ BEKİR’ susacak zannederken tam aksi olmuş. Deli
bu ya. Aradan birkaç gün geçmiş. Birileri gelmiş yanına bizimkinin. “Helal
aslanım. Ne güzel konuştun sen öyle. Ne güzel yazdın, çık haykır içinden
geldiği gibi, yeminle yanındayız” demiş
Vay anam vay. Vermişler gazı bizim DELİ BEKİR’e. Hatta “Al
sana yakası düzgün bir gömlek getirdik. Bundan böyle kim senin yakana yapışırsa
onun yakasına yapışıp paramparça etmezsek adam değiliz” diye GARANTİ vermişler.
Tek dertleri kendi söyleyemediklerini DELİ BEKİR’e
söyletmekmiş. Bizde ne söylenemeyecek konu biter ne de bunları anlatacak
yazacak DELİ BEKİRLER!
Ezcümle “DELİ BEKİR konuşur cümle bildiklerini. Sus derler,
konuşma derler, yapışırlar yakasına. Yaka yırtılır, bir parçası yakasına
yapışanın elinde kalır. Bekir o haline bakmaz devam eder doğru bildiğini
konuşmaya!”
İşte ‘YIRTILAN DELİ BEKİR'İN YAKASI’ meselesi budur.
Şimdi gelelim bizim DELİ BEKİR’e. Ben buradan aylardır toplu
taşımada, ulaşımda yaşanan sıkıntıları dile getirdim, yaşanan ve yaşanabilecek
krizleri, doğru bildiklerimi tek tek anlattım.
Kimileri benim doğrularıma katıldı gazı verdikçe verdi; kimileri
de saydırdı. Hatta ileri gidip tehdit edenler bile oldu, “Karışma, işimize
çomak sokup durma çarkımıza” diye.
Ömrümce doğrudan şaşmadım, kimseye de bu tür konularda taviz
vermedim. İşte döndük dolaştık ulaşımda ne KRİZ bitti ne de bunların ZAM talepleri.
Halk Otobüsçüleri Esnaf Odası ve özel bir şirkete bağlı
otobüsçüler ‘KEDİNİN FARE İLE OYNADIĞI GİBİ’ Antalyalıların aklı ile oynadı.
Otobüsleri seferden çektiler, yetmedi halka hakaret ettiler, yetmedi yolcuları
yolda bıraktılar, yetmedi otobüsü bırakıp kaçtılar, yaz günü KLİMAYI açmayıp
işkence çektirdiler.
İpin ucu ellerinde olduğu için “GAK” dedikçe “GUK” dedikçe
ZAM istediler ve istediklerini de aldılar. İleri gidip Büyükşehir Belediyesi’ni
“KONTAK KAPATIRIZ” diyerek tehdit ettiler.
Bende tıpkı DELİ BEKİR gibi halkın adına doğruları söylemeye
ve yazmaya devam ettim. Yapılan uygulamanın yanlış olduğunu TOPLU ULAŞIMI artık
BÜYÜKŞEHİR’İN kendisinin yapması gerektiğini örnekleriyle anlattım.
Sonuçta benim dediğime yavaş yavaş gelindi. Büyükşehir Belediye
Başkanı Muhittin BÖCEK 60 adet yeni otobüsün tanıtımında benim dediğim
minvalde; “Bu işi bizim yapmamız en doğru olanı” dedi.
Evet aklın yolu bir amma DELİ BEKİR olunca kimse dinlemiyor.
Önemli değil biz doğru bildiklerimi yazalım, söyleyelim görevimizi yerine
getirelim.
Geldik sona doğru. Akaryakıta ZAM yapılınca doğal olarak
TOPLU ULAŞIMDA da zam gündeme geldi. Tabi hal böyle olunca Antalya Otobüsçüler
Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Yasin Arslan halka yaşattıklarını unutup
hemen “ZAMMMMM” diye tutturdu.
Her defasında olduğu gibi bir sürü gerekçe sıralamış Arslan.
24 BİN LİRAYA çalışacak şoför bulamıyormuş falan filan.
Velhasıl bugün Antalya Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama
ve Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı (UKOME) Toplantısı var. Burada ZAM talep
edeceklerini söylemiş bizim yelesiz Arslan.
Bir gün önce 12 lira gibi bir fiyat dillendiren Arslan, tüm
binişlerin 17 TL olmasını istemiş. Birde, “Böyle olursa halkımız otobüs
durağına çıktığında otobüse binebilecektir” demiş.
Yani düşük tarife nedeniyle halkın duraklarda bekletildiğini
bizzat kabul etmiş. Ancak YIRTILAN DELİ BEKİR’İN YAKASIZI olacağı için 17 değil
20 TL istemesi lazımmış.
Ama gördüğüm kadarıyla Büyükşehir Belediyesi de 150 otobüs
şoförü alımı için ihaleye çıkmış. Sanırım bu kez DELİ BEKİR’in söylediği
doğrular yerini bulacak gibi.
Vallahi ben onu bunu bilmem. Eğer bu işi belediye kendisi
yapmazsa YIRTILAN HEP DELİ BEKİR’İN YAKASI olmaya devam edecek. Bunun bedeli de
ağır olacak.