YERLEŞMELERİN COĞRAFİ ANALİZİ

Sonuç ve Öneriler

İnsan hayatının devam edebilmesi için gerekli olan temel ihtiyaçlardan biri yerleşmelerdir. Eskilerde oldukça geniş yer kaplayan doğal alanlar ile sınırlı olan insan faaliyetleri ve yerleşim alanları gün geçtikçe artmıştır.

Günümüzde dünya üzerinde insan faaliyetlerinin ulaşmadığı ve yerleşimine açılmadığı pek az yer kalmış, doğal yaşam şartların bulunduğu alanlar oldukça azalmıştır. Yerleşmelerin ana unsuru olan konutlar ise ilk insanların yaşadığı basit korunaklardan günümüzdeki gökdelenlere kadar sürekli değişim göstermişlerdir.

Eski ana kara kütlelerinin ortasında yer alan Anadolu topraklarında en eski insan ve yerleşme izlerine rastlanmaktadır. Oldukça elverişli bir coğrafi konuma sahip olan Türkiye’nin hemen her köşesinde irili-ufaklı, geçici ve sürekli pek çok yerleşme birimi vardır.

İnsanlık tarihi boyunca sayısız nüfus hareketleri, sosyal, kültürel ve ekonomik faaliyetler meydana gelmiş, bu hareketlilik yerleşme düzeni üzerinde derin etkiler bırakmıştır.

Yeryüzündeki yerleşim alanları rast gele seçilmemişlerdir. Yerleşmelerin kuruluş yerlerinin seçiminin birçok nedeni vardır. Bunları iki ana grupta toplanabilir. Doğal şartların oluşturduğu nedenler, beşeri ve ekonomik faaliyetlerin oluşturduğu nedenler.

Doğal şartların insan faaliyetlerine engel teşkil etmediği, bir başka deyimle beşeri ve ekonomik faaliyetlerin uygun olduğu alanlarda yerleşme alanlarının yoğunluğu artmaktadır. Ancak yerleşme yerlerinin yer seçimleri yapılırken ileride karşılaşılması muhtemel olumsuzluklar göz önüne alınarak çok iyi düşünülüp sağlıklı planlamalar yapılmalı, olabilecek risklerin iyi analiz edilmesi gerekir.

Bazen bu husus çeşitli sebeplerden dolayı göz ardı edildiği için yerleşim yerleri geri dönüşü imkânsız bir çıkmaza girmekte, doğal afetlerde büyük can ve mal kayıpları yaşanmaktadır.

Türkiye’nin hemen her yerinde verimli tarım arazilerinin gittikçe artan bir hızla yapılaşmaya açıldığı gözlenmektedir. Nüfusun ve şehirleşmenin hızlı arttığı yerlere yakın tarım alanlarında, tarımsal faaliyetlerden yeterince fayda sağlanamadığı bir gerçektir.

Bu konumdaki araziler gün geçtikçe yeni yerleşmeler tarafından işgal edilmektedir. Böylece hem tarımsal özelliklerini kaybetmekte hem de büyük oranda boş bırakılmaktadırlar. Bu olumsuz gelişme, ülkeyi tarım ürünleri bakımından dışarıya bağımlı hale getirmekte, milli geliri düşürmekte,  ekolojik dengeyi bozmakta ve ülke ekonomisine büyük darbeler vuran beşeri bir felaket halini almaktadır.