YERLEŞMELERİN COĞRAFİ ANALİZİ

TÜRKİYE’NİN TARİH KOKAN YERLEŞİM YERLERİ

İnsanlık tarihinin en eski yerleşmelerinin yer aldığı geniş Türkiye toprakları, oldukça farklı doğal, beşeri ve ekonomik özelliklere ve bu özelliklerin şartlarına uyan bir yaşam tarzının sürdüğü farklı bölgelere sahiptir. Yapılan araştırmalarda Anadolu’da günümüzden 200-250 bin yıl kadar öncesinden beri insanların yaşadığı tahmin edilmektedir.

Anadolu’daki tarih öncesi yerleşmeler, tarihi gelişme perspektifine uygun olarak başlangıçta göçebe olan insanların, kaya sığınaklarını konut olarak kullanmalarıyla başlar. Bunları ören yerleşmeleri, höyük yerleşmeleri ve nihayet çağdaş yerleşmeler izlemiştir (Doğanay, 1997, 233).

İnsanların yeryüzünde yerleşebileceği alanlar “ökümen sahalar” olarak adlandırılmaktadır. Gün geçtikçe dünya üzerinde insanların yerleştiği alanlar artmakta, yaşamayı güçleştiren doğal şartların bulunduğu yerler azalmaktadır. Doğal şartların insan faaliyetlerine engel teşkil etmediği, bir başka deyimle beşeri ve ekonomik faaliyetlerin uygun olduğu alanlarda yerleşme alanlarının yoğunluğu artmaktadır.

Anadolu, Yerleşme Coğrafyası ve yerleşme tarihi bakımından, dünya üzerinde yer alan hemen hiçbir bölge ile karşılaştırılamayacak kadar zengin bir maziye ve o mazinin mirasına sahip bir memlekettir (Kökten, 1995, 73). Anadolu’da yerleşmenin tarihi, en az 11-12 bin yıl önceye dayanır.

Paleolitik döneme ait yerleşme izlerine Anadolu’nun birçok yerinde rastlanmış olup bu dönem insanlarının avcılık ve toplayıcılık faaliyetleriyle hayatlarını sürdürdükleri belirtilmektedir (Atalay, 2011, 235). 

İlk yerleşik toplumlardan günümüze kadar hem kırsal alanlarda hem de şehirlerde sayısız nüfus hareketleri, sosyal, kültürel ve ekonomik faaliyetler meydana gelmiştir. Her bir hareketin sununda da beşeri etkileşimlerde, mekânlarda,  sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Dolayısıyla bu olaylar ve hareketler yerleşme düzeni üzerinde derin izler bırakmıştır.

Oldukça hareketli Anadolu coğrafyasında en çok etkilenen, değişerek zarar gören unsurlar, yerleşik olarak yaşayan kırsal alan ve topluluklar olmuştur. Bir türlü son bulmayan terör, isyan, karışıklık, savaş ve göçler nüfus ve yerleşmeleri derinden sarsmış, bu hareketlerden etkilenen insanlar can ve mal güvenliklerini sağlamak için sıkça yer değiştirmişlerdir.

Böylece uzun bir zamanın tecrübe ve birikimi sonucu oluşmuş yerleşmeler ya tamamen ortadan kalkmış ya da yer değiştirmişlerdir. Bazı bölgeler doğal ve kültürel yapıları bakımından önemli değişikliklere uğramasına rağmen temel özelliklerini koruyup ayakta kalarak günümüze kadar ulaşmış, bazı bölgeler ise eski canlılığını tamamen kaybederek sönükleşmiş ve tam bir gerileme dönemi yaşamıştır.

Bazen terkedilmiş alanlara yeni topluluklar gelip yerleşmiş, böylece katlar şeklinden birbirlerinden farklı yerleşme zonları oluşmuştur (Tunçdilek, 1967, 17).

Günümüzde Türkiye’de daimi yerleşme yeri olarak 81’i il merkezi olan şehir (bunların bir kısmı büyük şehir) ve idari yönden bu illere bağlı olup il merkezi olmayan birçok irili-ufaklı şehir vardır.

Şehirler dışında bucak, köy ve daha önce köyden uzak, ancak idari yönden köye bağlı olan ve “mahalle” olarak adlandırılan çok sayıda kırsal yerleşmeler mevcuttur. Son idari düzenlemeyle bu kırsal yerleşmelerin tamamı “mahalle” olarak adlandırılmıştır.