YEREL GAZETECİLİK, ZOR BİR ZANAATTIR!

Yerel gazetecilik, zor zanaat.

Yerel gazetecilik, zor zanaat. Yerelde haber bulup gündeme taşımak ise, ondan daha zor bir zanaat. Çünkü adı yerel, yani mahalli. Tek işin yaşadığın yerden haberleri vermektir.

Dün bizim gazete, aynen öyle yaptı. Antalya kamuoyuna mal olmuş bir isim olan Milletvekili Çetin Osman Budak’ın 28 yıllık evliliğini sonlandırması ile ilgili haber manşet yapıldı.

Budak, sıradan bir vatandaş olsa idi, yaptığı kimseyi ilgilendirmezdi. Ama milletvekili olunca bu konu ve ayrıntıları haber değeri taşıdığı için gazetede yer alıyor.

Şimdi bu manşet haberden sonra bazı eleştiriler geldi. Neymiş, “Bu haber değil. Özel yaşam” veya “17 Ağustos Depremi varken bu manşet olur mu?”  hatta “Böyle habercilik olmaz” gibi çıkışlar oldu.

Bakın yerel gazetede yetişip, ulusal medyada yöneticilik yapıp tekrar mahalli gazeteciliğe dönen birisi olarak yerel gazeteciliği kısaca anlatmaya çalışayım. Nasıl ulusal basının tüm ülkeyi ilgilendiren konuları gündeme getirmesi gerekiyor ise, yerel basın da hitap ettiği kitleye ilgilendiren haberleri okuyucuları ile paylaşmak zorundadır.

Hal böyle olunca, insanlar doğaları gereği yaşadıkları çevrelerden ve memleket haberlerinden haberdar olmak isterler. İnsan yaşadığı şehirdeki olayları merak eder, yeni açılan mağazaları, alt yapı çalışmalarını, cinayet ve hırsızlık olayları gibi bu tür haberleri de takip etmek ister.

Bu da ancak ve ancak o bölgedeki yerel medya aracılığı ile mümkündür. Çünkü ulusal medya her an bu konulardan haberdar olamaz veya veremez. Son dönemde sosyal medyanın gündeme gelmesi ile yaşanan gelişmelerle birlikte habercilik tekrar özüne dönerek yerel medyanın önemini artırdığı da kaçınılmaz bir gerçek olmuştur.

Sanırım ne demek isteğim anlaşılmıştır!

KEYFE GÖRE HABER OLMAZ

Ben neredeyse kendimi bildim bileli bu mesleğin içindeyim. 41 yıl oldu desem yalan olmaz. Çok şey yaşadım, çok şey gördüm ve duydum. Hatta çok şeyi de bu süre içinde birlikte yaşadık bazıları ile.

Bazen “Helal olsun”, bazen de “Asarım keserim” cümleleri ile muhatap olduk. Hatta ‘ölüm’ tehditleri bile aldık. Yanı lafın özü; ihaneti de gördük, alkışı da. Bizler, yaptığımız iş gereği bazı kesimler tarafından sevilmeyiz, bazı kesimler tarafından da abartılı bir şekilde seviliriz.

Bizim meslekte bir duruşun varsa, hiç ama hiç sevilmezsin. Tıpkı sahte sevgililerin sevgisi gibi anında dönüverir en severim diyen insan bile. Sonra, bir şekildi yaftalanırsınız.

Biz gazetecilerin kimseyle dost olmadığımız ya da bizden dost olmadığı söylenir durur. Ama kime göre dost kime göre düşmanız bu bir türlü dillendirilmez.

Yaptığımız haberler ya da yazdığımız yazılardan dolayı ya ‘öcü’ gibi ya da ‘hain’ gibi görülürüz. Çünkü, ‘zülfiyare dokunuyoruz. Kıymeti kendinden menkul insanların nasırına basıyoruz ondan. Bu da kimsenin hoşuna gitmiyor. E zaten bizde birinin hoşuna gitsen diye yazmıyor ki. Yazdığımız birinin hoşuna giderken diğerinin keyfini kaçırıyor olabilir.

Zaten yazdığınız yazı veya haber birinin keyfini kaçırıyorsa yaptığınız doğru demektir. İşte bu yüzden de etrafımızdaki dost, arkadaş, sırdaş çemberi sürekli daralır. Dost olarak gördüğümüz bile bir gün bizi düşman bellerler. Olsun varsın. Yeter ki yazdığımız doğru olsun.

Herkesi mutlu etmek, herkesin istediğini yapmak gibi bir derdimiz yok bizim. Öyle olsaydık defterimiz çabukça dürülürdü. Bilmem anlatabildim mi?

TAKIN ŞU MASKELERİNİ

Koronavirüs illeti devam ediyor. Vaka sayısı bir artıyor bir düşüyor. Can kaybı ise can yakmaya devam ediyor. Aşı olanlar bile virüse yakalanabiliyor. Ama hastalığı hafif atlatıyorlar.Bu nedenle aşının koruyuculuğu tartışılmaz. Amma bunun yanında maske, mesafe ve temizliğin de ihmal edilmemesi gerekiyor.

Peki, bunlara uyuyor muyuz? Bana göre uymuyoruz. İsterseniz çok uzağa gitmeden bir örnek vereyim. Sonra yorumu size bırakayım.

Bizim Büyükşehir Belediye Başkanı Muhitin Böcek, virüse yakalanıp ölümün eşiğinden döneli bir yıl oldu. Geçen hafta öksürük tutunca tekrar hastaneye koştu. Şükür bir şey yokmuş!

Bizim Başkan, “Geçen yıl bugün yaptırdığım test pozitif çıkınca çok uzun ve zorlu bir süreç yaşamıştım. O zaman aşı yoktu. Bugün aşılarımızı tamamlayarak bu hastalığı alt etmek mümkün. Kendimizin, sevdiklerimizin ve toplumumuzun sağlığı için lütfen AŞI olalım” diye paylaşım yapmış!

Fakat hala yaşananlardan ders almadığı ortada. Böcek, tüm uyarılara rağmen önceki gün THK görüşmeleri için Ankara’ya gittiğinde maskesini yine takmamış. Yani bilim adamlarını yine umursamamış! Sanki ölümden dönen o değilmiş gibi.

Başkan, ‘İmam cemaat’ meselesi gibi topluma örnek olman gerekiyor. Ama sen ısrarla kötü örnek olmaya devam ediyorsun. Hem sana hem de seni örnek alanlara yazık. Vallahi bu vurdumduymazlığını ‘Antalya için’ diye geçiştirme. Sana bir şey olursa zaten yapılmayan hizmetler hayal olur. Gel yapma etme tak şu maskeni. Örnek ol, herkesi aşıya davet et.

KES KOPYALA YAPIŞTIR

Son dönemde her alanda yapılan bir uygulama haline geldi ‘kes kopyala yapıştır’ mantığı. İster resmi bir yazı olsun isterse sevgiliye özel günde mesaj olsun.

Antalya Büyükşehir Belediyesi sosyal medya servisi de aynen böyle çalışmaya başlamış. Bir vatandaş sorununu yazıyor, onların aklı beş karış havada bir başkasına verilen cevabı kes kopyala ile yapıştırıyor.

Betül isimli bir kadın, “Toplu taşımadan soğumak ve azarlanmak isteyen @ANTALYABB Otobüslerini kullanabilir” diye bir şikayette bulunmuş.

Peki Büyükşehir ne yapmış? “Merhaba, toplu taşıma araçlarımızın camları açık olması şartıyla klimaların düşük derecede çalıştırılması gerekmektedir. Çalıştırılmadığı durumlarda anlık olarak 02426060777 nolu telefona bildiriniz” şeklinde cevap vermiş.

Şikayet edilen konuya bak verilen cevaba. Yani kes kopyala yapıştır. Üşenmiş arkadaş yeni cevap yazmaya sanırım. Zaten kontrol yok, denetim yok. Belediyede her alanda olduğu bu alanda da herkes kafasına göre takılıyor. Yahu şu işinizi bari bir zahmet ciddi yapında rezil olmayın.