YEL, KAYADAN SADECE TOZ ALIR

Bugün sizlere geçen hafta yaşanan çirkin bir saldırı hakkındaki düşüncelerimi yazacağım. Çünkü ben bu memleketin yetiştirdiği ender insanlara saldırılmasını hazmedemiyorum.

Bu kim olursa olsun. Partisi, görüşü, dini, dili, ırkı, mezhebi benim için hiç fark etmez. Ben yeryüzündeki tüm varlıklara, “Yaratılanı severim yaratandan ötürü” düşüncesi ile bakıyorum.

Antalya’nın son yıllarda yetiştirdiği ender siyasetçi kim diye soracak olursanız, “Mevlüt Çavuşoğlu” derim. 8 yıldır Dışişleri Bakanı. İnanmayanlar hafızalarını yoklasın.

Sayın Çavuşoğlu’nu burada anlatmaya kalksak inanın ne satırlar, ne sütunlar ne de sayfalara sığar. Kendisi sadece Antalya için değil, ülkemizin her köşesinin Dışişleri Bakanı.

Bu ülkenin ali menfaatleri için gecesini gündüzüne katan memleket sevdalısı birisi. Siyasetçiden öte iyi bir devlet adamı, adam gibi adam. Ne de olsa Yörük. “Keçi de güderiz dünyayı da yönetiriz” diyebilen bir isim.

Antalya’nın hiçbir meselesine duyarsız kalmayan, tüm konularıyla ilgilenen Bakan Çavuşoğlu, kiminin abisi, kimi için ‘Adam gibi adam’. Hem Antalya’nın hem de Türkiye’nin uluslararası arenada büyük kozu.

Fakat bunlardan birileri öyle rahatsız ki, eline sazı alıp tellerini vurdukça ağızlarından salyalar akarcasına sağa sola saldırıyor. ‘Meyve veren ağaç taşlanır’ misali ha bire taş atıyorlar o çınara.

Komplo teorileri. Bu tutmayınca iftira kampanyaları. Bu da olmadı mı yalanlar dolanlar.

Almanya’da yaşayan ve Türkiye düşmanı, kaçak Erk Acarer isimli terör sevici sözde gazeteci, önce YouTube videosunda Çavuşoğlu’nu diline doladı. Baktı tutmuyor sosyal medya hesabından saldırıya geçti.

Tanıdık senaryolar ve oyunlar. Tam bir FETÖ taktiği. Son günlerde sık sık gündeme getirmelerinin nedeni Mevlüt Çavuşoğlu’nun önünü kesme çabasından başka bir şey değil.

Çünkü Türk dışişlerinin uluslararası alanda çok önemli ve özel bir noktaya ulaştırılmasında Yörük beyi Çavuşoğlu'nun rolü ve gayreti çok büyüktür.

Ben şuna inanıyorum ki bu senaryonun yazarı, dış politikadaki ağırlığımızdan rahatsız olan iç ve dış güçler. Herkes kendi bataklığında boğulacaktır. Ama ne olursa olsun biz zoru yeneriz.

Bu noktada önemli olan Antalya’nın tek yürek olmasıydı. Cumhur İttifakı ile Alanya’daki birçok STK tepkisini gösterdi. Keşke aynı duyarlılığı Antalya’nın dört bir bölgesi gösterebilseydi. Bugün Çavuşoğlu’na yarın size!

Fakat kim olursa olsun, saldırı nereden gelirse gelsin bunlar Mevlüt Çavuşoğlu sayesinde pirim yapmaya çalışmak içindir. Yoksa “Yel kayadan sadece toz alırmış.”

ÇUVALDIZ MESELESİ

Hani meşhur bir atasözümüz vardır, “İğneyi başkasına, çuvaldızı kendine batır” diye.  Kendin için istediğin bir şeyi başkası için de iste, kendin için istemediğin bir şeyi başkası için de isteme. Öyle değil mi?

Çoğu zaman bize değer verenlerin kıymetini ya hiç anlamıyoruz, ya da çok geç anlıyoruz. İşte anlatmak istediğim bu. Çavuşoğlu’na yapılan saldırıya topyekun tepki göstermeliydik.

Bakın sevgili dostlar, kalem çok önemli bir şeydir. Hele hele bu kalem bir gazetecinin elinde ise önemi daha da artar. Ama son zamanlarda “At izi it izine karıştı” desem yalan olmaz.

Kalemler, ülke meselelerine vatandaşın yararına kullanılırsa tadından yenmez. Hem kendisini hem de kendisini yönlendiren sahibini yüceltir. Fakat bir de silahşörün eline geçmişse bu kalem, vay halimize.

İçinden irin akar. O zaman hedeftekileri Allah korusun. Art niyetli kalemlerin yazdığı her harf ortalığa pislik saçar. Tıpkı Bakan Mevlüt Çavuşoğlu’na yaptıkları gibi!

Keşke elimizde olsa da silah ruhsatı gibi kalem ruhsatı da verebilsek bu kalemşörlere, ruh hastalarına. Vatan haini devlet düşmanları. Hasta, yumuşak ve ucu kırık kalemler rahatça kullanamasalar diye.

Kalemlerin suçu yok elbet. Suç ve kabahat onun ucunu sivriltenlerde. Kendini kutsal bir çatının arkasına gizleyen ruh hastası, bu kalemşörleri tek tek saymaya kalkarsak bende sizde ruh hastası olur çıkarız.

Küçücük beyinleriyle ve at gözlükleriyle baktığı kendilerine has dünyalarındaki kurguladıkları, fildişi kulelerinden ahkam kesmekle ne kadar zavallı konumuna düştüklerinin farkında bile değiller.

VEFAMIZI GÖSTERELİM

Denilir ki; ‘VEFA’ arkada bıraktığını ve giderken yaktığını, yabana atmamaktır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere ve hayallere ihaneti katmamaktır.

özetle “Vefa; ‘Has’ların vasfıdır. Unutmak ise ‘Ham’ların vasfı.”

Kimimiz ne olduğumuzu unutuyor, hayatı bilmiyor ve dostun ne olduğunu ‘VAFA’ nın ne olduğunu bir türlü anlayamıyoruz. Unutmayın; kötüler olmasa iyilerin değeri asla anlaşılmazdı.

Dostluk, dost bildiğin kişinin ilaç gibi hissettiği anda seni elinin altında bulması, yalandan, riyadan uzak, karşılık sevebilen insandır. İşte Mevlüt Çavuşoğlu da hepimizin derdine koşan ilaç gibi gelen bir dost değil miydi?

Çok uzağa gitmeyelim. Manavgat’taki orman yangınları sırasında 11 gün bütün devlet meselelerini bir kenara bırakıp 7/24 hemşerilerinin yanında değil miydi?

Bu soruların cevabı ‘EVET’ ise Antalya’mızın yetiştirdiği ve hem Türkiye hem de dünya siyasetine damga vuran Çavuşoğlu’na ‘VEFA’ gösterme zamanıdır.

Çünkü bizim değerlilerimize saldıran bu haddini bilmeze toplum olarak her birimiz tepkimizi gösterebilsek, inanın o dalkavuk hainlerin esamesi bile okunmayacaktır.