YAZMAK SANAT MI YOKSA SİLAH MI?
Yine YAZMAK üzerine birkaç KELAM etmek istiyorum. Yazmak
KOLAY iş değil elbette. Ne yazacağını TESPİT de bir o kadar ZOR. Anlaşılmanın
en kolay olacağı YÖNTEMİ belirlemeniz ise ayrı bir UĞRAŞ ve KAFA YORMA.
Yazmayı kafaya koyduğunuzda, onu KAĞITLA buluşturmanız daha
farklı bir BOYUTU işin. Bunu yapmalıyız elbette. Çünkü yazılamayanlar; BİLGİ,
TECRÜBE ve KAZANIM su yüzüne yazmak gibidir. Bir zaman sonra YOK OLUR.
Bu iş ZOR, bu iş MEŞAKKATLİ, bu iş FEDAKARLIK ister, bu iş
ÖZVERİ ister, bu iş AŞK ister, bu iş çok şey ister. Yıllarca HABERCİLİK
yaparken hep HAYIFLANIR; “Ne var ki oturup aklına geleni yazacaksın; KONU
bulmak haber bulmaktan daha KOLAY” derdim.
Lakin işin aslı öyle değilmiş. Bu iş çok ama çok zormuş, zor
olduğunu yaşayarak öğrenip görenlerdenim. Ben yazılan her şeyin KAYDA DEĞER
olduğunu zaman zaman düşünüyorum.
Bazı yazılar FİKİR, İMLA ve CÜMLE açısından güzel
olmayabiliyor. Hele hele İPE SAPA gelmeyen YAZI yazanlar bile oluyor. Kendini
TATMİN etmek için İNTERNET SİTESİ açanlar gibi.
YAZILANA ve YAZANA sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum,
ama DOĞRU olanına, GERÇEK olanına. Doğru yazılanları okutma GAYRETİ ile UĞRAŞ
içinde olanlara da SAHİP çıkılmalı.
Günümüzde MEDENİYET ölçütü olarak basılan ve okunan MATERYAL
esas alınmaktadır. Biz bunun neresindeyiz? Bu sorunun CEVABI sanırım herkesi
ilgilendiriyor.
Zaman zaman ortaya çıkan çok YAZAR var, OLUR OLMADIK şeyleri
yazıp duruyorlar. Birçok kişinin SERZENİŞLERİNE katılıyorum. Zaten yazmak PARA
getiren bir şey olmadığı için bunun zaman içerisinde iyice AZALACAĞINI bilmek,
MÜNECCİM olmayı gerektirmiyor.
Şöyle dönüp etrafınıza bir bakın. ANTALYA’daki medyamızın
yazıp çizerlerine bir bakın. Bana göre bazıları “YAZDI DESİNLER” diye yazıyor.
Aslında bu böyle olmamalı. Zaten “YAZMIŞ OLMAK” için yazılması en zor yazma
şeklidir. Yazı, İÇTENLİK ister, GÖNÜLLÜK ister.
Yazmak öyle KONUŞMAYA benzemez. ÇALAKALEM yazıp “YAZDIM”
demek kolaydır fakat İNANDIRICILIĞI olmayan yazılar çıkar ortaya. Şimdi durup
dururken bu konu NEREDEN ÇIKTI diyebilirsiniz. Şehrimizdeki GAZETE sayısı
bilmem kaç adete ulaşmış, İNTERNET SİTELERİ bilmem kaç adet olmuş, oralarda
yazıp çizen YAZAR ÇİZER TAKIMIMIZ da bir o kadar artmış.
Gazetelerin yerini İNTERNET veya SOSYAL MEDYA almış. Sözüm
bu işi AŞK ve ŞEVKLE, GERÇEK HABERCİLİK anlamında yapanlar için değil. Sayımız
giderek artıyor ve KALİTEMİZ düşüyor.
Dün SOKAKTA gördüklerim bugün ya GAZETE sütunlarında ya da
İNTERNET sitelerinde KÖŞE YAZARLIĞI yapıyor. Evet bu işin SINIRLAMASI yok amma
önüne gelen YAZARLIK yapınca KIRICI sözler, ASLI ASTARI olmayan laflar yazılıp
çiziliyor.
Hal böyle olunca İÇİNDEN ÇIKILMAZ bir durum oluşuyor. Biz
GERÇEK GAZETECİLER bile işin içinden çıkamaz hale geliyoruz. İşte asıl mesele
ve zurnanın ZIRT dediği yer burası.
Peki bunun sonu ne olacak? Vallahi bu sorunun cevabını
vermek hayli GÜÇ amma gördüğüm kadarıyla sonu hiç HAYIRLI olmayacak gibi! Bunun
KONTROL altına alınmasının zamanı geçmiştir.
Çünkü bu sektörde çalışan ve eline KALEM verilen insan bana
göre PATLAMAYA hazır gizlenmiş bir MAYIN gibidir. Patladığında geri dönüşü
olmayan HASARLAR verebilir.
Bunu birçok kez gördük ve yaşadık. KALEM büyük bir SİLAH;
TETİĞE dokunulduğu zaman da DÖNÜŞÜ yoktur. TABANCADAN çıkan MERMİ insanı bir
kez ÖLDÜRÜR, kalemden çıkan ise eğer doğru ADRESE gitmiyor hedefi şaşıyorsa
ONARILMAZ YARALAR açar, SÜRÜNDÜRÜR.
İşte bu ortamda yapılması gereken tek şey SEÇİCİ olmak
gerektiğidir. Artık yazılıp çizilenleri SEÇMELİYİZ ki gerçekten FAYDALI olanı
bulabilelim. Yoksa birilerini TEHDİT ederek, onlardan MENFAAT sağlamak veya
onlardan bir şeyler KOPARMAK amacıyla yazılıp çizilenleri GÖKLERE çıkartmaya
devam edersek yine ZARAR gören bizler oluruz.
O zaman yapılacak bir şey var artık. Bu ister GÜNCEL
KONULARI yazan olsun, ister SPOR ELEŞTİRMENİ olsun; TEHDİTÇİLERE ve
MENFAATÇİLERE İTİBAR etmemeliyiz, edenleri de uyarmalıyız. Yukarı ki
satırlarımda “Şimdi DURUP DURURKEN bu konu nereden çıktı diyebilirsiniz.” diye bir sorum olmuştu. Sanırım CEVABI benim
vermeme GEREK kalmadı.
Mutlaka ANLAYAN ANLADI. Anlayanlar da anlamayanlara veya
anlamak İSTEMEYENLERE anlatırsa sorun kalmayacaktır.
İLK VE SON KEZ
KONYAALTI Belediyespor Kulübü’nü KAALE almama kararı
vermiştim. Çünkü SİYASETLE SPORU karıştıran bir kulüp yönetimiyle günlerce
uğraşmama rağmen ARTI SPOR isimli programıma HENTBOL TAKIMINI konuk edemedim.
Daha doğrusu İZİN vermedi o YÖNETİCİLER.
Neyse ben KİN gütmem, hele spor da asla. Bu nedenle
Konyaaltı Belediyespor Kadın Hentbol Takımı, EHF AVRUPA KUPASI’nı Antalya’ya
getirdi ya gerisi çok ÖNEMLİ değil.
Önceki gün finalinin RÖVANŞ maçında konuk ettiği İspanyol
ekibi Atletico Guardes'i 33-20 yenerek ŞAMPİYON olan kızları kutluyorum. Çünkü
tarih yazdılar. Çünkü kupa İLK KEZ Türkiye’ye getirilmiş oldu.
Her ne kadar SİYASET yapılsa da MAVİ KELEBEKLER’i ve teknik
ekibi TEBRİK ediyorum. Darısı diğer kulüplerin başına.