YAZIK ETMEYELİM GÜZELİM ANTALYA'YA


Başlık benim değil. Konu bana ait değil. Kaleme alan ben hiç değilim. Yazının asıl sahibi başkası! Ben sadece okudum, beğendim sizin de aynı düşüncede olduğunuzu umut edip ELÇİLİK görevi üstlendim.

Yazının asıl sahibi MHP’nin eski Antalya İl Başkanlarından sevgili dostum Mustafa Akar! Sosyal medyada köşe yazısı ile bazı noktasal atışlar yapar. Seçim öncesi yine öyle olmuş. Çok hassas bir konuya temas etmiş.

Virgülüne dokunmadan diyeceğim ama bazı düzeltmeler yaparak yazısını aynen aktarıyorum.

“Antalya Büyükşehir ve ilçelerimizi önümüzdeki yıllarda yönetecek, belediye başkan ve belediye meclis üyelerini aday göstermeden ve seçmeden dikkat edilmesi gerekenleri yazmak istedim...

Takdir aday gösteren ve seçenlerin.


Siyasi partiler, seçmenler ve aday olacak herkes şapkasını önüne koyup Antalya'yı kimlere teslim edeceğimizin vebalini taşıyanlar iyi düşünmeliler.

Ahbap çavuş ilişkileri ile adamcılık yaparak, ‘benim adamım olsun gerisi teferruat’ mantığı ile bakılırsa bu güzelim, dünyanın gözbebeği olan Antalya'mıza yazık ederiz.

Doktor, mühendis, avukat yetiştirmek için yıllarca eğitimi şart koşarız. Sanayici, esnaf olabilmek için mesleğinin icap ettirdiği bilgiyi, tecrübeyi ararız ama koskoca şehri veya ilçemizi yönetecek kimsede neden bazı şartlar aramayız?

Aslında çok şey aramamız lazım. Aranmazsa sızlanmaların sonradan ardı arkası kesilmez. Seçerken veya aday gösterirken bizi ve yöneteceği il ve ilçemizi temsil edecek liyakat beceriye bilgiye ahlaka sahip mi? Bizi anlar mı? Bizi düşünür mü?

İşte en azından aday gösterirken ve seçerken bunları düşünmek zorundayız.

Atalarımız; “Kusursuz insan olmaz” demişlerdir. Doğru ama bizi yönetecek insanların az kusurlu olmasına dikkat etmeliyiz. Bazı özellikleri bence aramalıyız.

Mesela; nazik, fikir terbiyesi almış, nezaket kurallarına dikkat eden birisi, sağlam karakter sahibi olmalıdır. İnsanların kendisi için ne düşündüğüne dikkat etmelidir. Yalan söylemekten, yalan vaatlerde bulunmaktan sakınmalıdır. Doğru sözlü, güvenilir olmalıdır.

Başka? Bilgi ve cesaret sahibi olmalıdır. Bozgunculara, fesatçılara, rantçılara fırsat vermemelidir. Emanete ehil olmalı, yakınlarının nüfuzundan yararlanmasına müsaade etmemelidir.

Aslında say say bitmez. İnsan olarak olmazsa olmazlarımızın kriterleri bunlar aslında. Tatlı dilli, güler yüzlü, merhamet ve şefkat sahibi olmalıdır. Vatanına, milletine bağlı, milli ve manevi değerlere bağlı olmalı ve korumalıdır. Zeki, disiplinli, azim ve irade sahibi, demokrat biri olmalıdır.


Makamın geçici ve emanet olduğunu bilmeli, makam ihtirası olmamalıdır. Gurura, kibire kapılarak kendini küçültmemelidir. İcra makamı olduğunu unutmamalıdır.

İşin doğrusu; kendisinin de bir vatandaş olduğunu unutmamalı ve şikâyet etmeye kalkışmamalıdır.

Bu yazdıklarım, sadece azda olsa bizi yöneteceklerde bulunması gereken özellikler olmalı diye düşündüm. Bizden söylemesi.

Yarın “Ah vah keşke olmasaydı” diye pişmanlık duymadan sizlerle paylaşmak istedim. Takdir sizlerin değerli dostlarım.”

İşte sevgili Mustafa Akar’ın duygu ve düşünceleri böyle. Ben de altına imzamı atıyorum. İnanın bırakın belediye başkanı veya meclis üyesi adaylarını 7’den 70’e hepimizde olması gereken özellikler bunlar.

YUKARI TÜKÜRSEN BIYIK….!

Bizim hayatımızın her anını ya atasözü ya da deyimler ile bire bir örtüşür. Tıpkı önceki gün Kışla Mahallesi’nde annesi Hülya Altun’u rehin alan 28 yaşındaki Fırat Altun’un sonu gibi.

Psikolojik sorunları olan ve daha önce tedavisini yarım bırakan Fırat Altun, birlikte yaşadığı annesi Hülya Altun'u, tedavi konusu yeniden gündeme gelince bıçakla rehin aldı.

Olay yerine gelen polislere turşu ve çamaşır suyu dahil ne varsa atan Fırat’ı durdurmak ve ikna etmek kolay olmadı. 4 saat ecel teri döktüren genç adam polisin ayağından vurması ile etkisiz hale getirildi.

 

Fırat Altun’un, geçen sene yine aile içi şiddet ihbarına giden motorize yunus ekibinde görevli polislerden birinin düşürdüğü tabancayla ateş ederek 2 polisi yaralamış bir isimdi zaten.

Polisin son çare olarak başvurduğu olay ilk bakışta “Oh be” dedirtti ama sonu hiç iyi bitmedi. Anne kurtarıldı, Fırat hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. Buraya kadar her şey olağan.

Ayağı iyileştikten sonra tedavi ettirilecek olan Fırat Altun maalesef hastanede yaşamını yitirdi. Yaşananlar ABD’de olsa sıradan bir olay. Çünkü polis yetkili. Bizde tam tersi.

Bu saatten sonra bu olayın bazı çevreler tarafından evrilip çevrilip tartışılacağı malumdur. Peki polis ne yapsaydı? Adamın annesini öldürmesini mi bekleseydi? Ne olmalıydı?

Bu kararı kamu vicdanına bırakıyorum. Bu olay tıpkı, “Yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal” misali değil mi?

NOT: Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık deyimi; insanın seçmek zorunda olduğu iki ihtimalin de kötü olması demektir. Yanıtlanması epey zor olan sorulara cevap olarak da bu deyim kullanılır.