Yasama sorumsuzluğu

TBMM’de 16 Ağustos 2024 tarihinde gerçekleşen oturum esnasında yaşanan tatsız olaylar malumunuz. Şu sıralar İzmir’de yaşanan ve artık üzüntüden çok düzenli bir endişeye sevk eden Orman yangınları hususunda “neden her sene düzenli şekilde yaşanıyor” sorusu kamuoyu gündemine esaslı bir şekilde oturacakken yaşanan bu görkemli kavga her şeyi bir kenara bıraktırdı tabi. “Bu kadar şey yaşandı, o kadar milletvekili birbirine girdi, hiçbir önleyici yaptırım olmayacak mı” diyen genç bir kitle ile “biz neler gördük” cevabını veren tecrübeli güruhun sonu gelmez tartışmaları ise bu işin cabası.

***

Yaptırım sorusuna verilecek cevap ise, tabiki. Meclis İçtüzüğünün 160. Maddesinin 1. Fıkrasının 5. Numaralı bendi uyarınca Alpay Özalan’a ve Meclis İçtüzüğünün 160. Maddesinin 1. Fıkrasının 3. Numaralı bendi uyarınca Ahmet Şık’ın kınama cezası alması Meclis Başkanınca teklif edilerek onaya sunuldu ve kabul edildi. İlgili hareketin olağan şartlarda cezai işlemler uygulanması gereken bir fiil olduğu, adli yaptırımlara tabi tutulması gerektiği çok açık. Fakat neden sorusunun cevabı ise şurada yatıyor: Yasama sorumsuzluğu.

***

Anayasa’nın 83. Maddesinde direkt olarak tanımlanan Yasama Sorumsuzluğu; “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar” olarak belirtiliyor. Milletvekillerinin; yasama görevlerini icra sırasında, düşüncelerini her türlü baskıdan uzak olarak ifade edebilmeleri ve görevlerini yerine getirirken bağımsızlıkları ve güvencelerinin teminat altına alınmasını sağlanması amacının kabul edildiğini görmekteyiz. Belirtilen tanımlar ve yetkilendirme sınırları gayet makul bir şekilde gözüküyor. Peki bu durum sadece Türkiye’ye özgü mü?

***

Hayır, ilk örnek olarak İngiltere’de, söz hürriyeti olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Kral ile Parlamento arasındaki rutin mücadeleler sonucu ortaya çıkan meselelerden biri olan Haxey Davası bu vaziyete öncülük yapmıştır. Sir Thomas Haxey adlı milletvekilinin, 1397 yılında Avam Kamarasına verdiği bir dilekçe ile Kral II. Richard’ın masraflarının kısıtlanmasını istemesi üzerine Kral Richard bunu kendisine yapılan bir hakaret olarak kabul etmiş ve Thomas Arundell isimli psikopozun da onayıyla Haxey’nin hain olduğuna karar verilerek tüm malvarlığına el konulmuştur. Daha sonra IV. Henry’nin Kral olmasıyla Haxey’nin itibarı ve malları kendisine iade edilerek, II. Richard’ın döneminde verilen karar kaldırılmıştır.

***

Yasama organının verimli bir şekilde çalışabilmesi için yasama organı içerisinde yer alan üyelerin(vekillerin) cezai yaptırımlara aldırış etmeksizin gerçekleştirdiği davranışlar ise şahsi cezasızlık nedeni olarak hukukumuzda yer almaktadır. Özetle; bugün hukuka aykırı bir fiil işleyen vekilin, yarın vekilliği bittiği zaman o davranışı ile alakalı adli makamlara uğraması veya bu konuyla alakalı mahkeme yolunda müşteki veya sanık tarafıyla bulunması mümkün olmayacaktır. Dokunulmazlık kaldırılsa da mı sorusunu duyar gibiyim. Hayır; dokunulmazlık, vekillik öncesi veya sonrası işlenen suçlarla alakalı sorgulama, tutuklanma ve yargılama hususudur. Sorumsuzluk ise meclis çatısı altında işlenen fiili haksız kapsama sokmaz.

***

Peki bu vaziyeti asgariye indirecek temel yaptırımlar nedir, neler yapılmalıdır sorusuna verilecek cevap ise basit. Meclis iç tüzüğünde yer alan disiplin cezalarının; devlet memuru veya öğrencilere uygulanan disiplin cezaları gibi memurluk ya da öğrencilik statüsünü değiştirici ya da ona müdahale edici etki göstermesi zorunluluğu şart olarak görüyorum. Bu vaziyetin yaşanamamasından ötürü TBMM İçtüzüğünde öngörülen disiplin cezalarının “suigeneris” özellikler kapsamına girdiği ve bu sebeple hukuk devleti ilkesinin tam olarak uygulanamadığı açıktır. Siyasi etik ilkelerinin milletvekilleri tarafından benimsenmemiş olması, kendilerine verilen disiplin cezalarının etkisini indirmektedir. Siyasi etik kavramının hukuk literatürüne bir an önce girmesi ve bu konuyla alakalı tanımlama ve gereken yaptırımların kat’i suretle uygulanması zorunluluğu bulunmaktadır. Saygılarımla.