Yas tutarken hatıralardan kaçmayın
Her bireyin yas sürecini farklı yaşadığına dikkat çeken Uzman Psikolog Tara Çapar, yasın, nefes almada zorluk, boğulma hissi, güç kaybı, iştahsızlık, çabuk yorulma gibi bedensel sorunlara yol açabileceğini söyledi. Psikolog Çapar, ölüm gerçeğiyle yüzleşmek, acıyı yaşayıp veda etmek için cenazeye gidilmesini önerdi, kaybedilen kişiyi hatırlatan yer ve kişilerden kaçmanın ise yas sürecini atlatmaya engel olacağını vurguladı.
Uzman Psikolog Tara Çapar, sevilen kişi kaybedildiği zaman
ortaya çıkan yoğun duygular ile yas tepkileri hakkında önemli bilgiler verdi.
Herkesin kendine özgü bir biçimde yas tuttuğunun altını çizen Psikolog Çapar
“Yas yaşamda karşılaşılan farklı bir olay olup yaş, kültür, cinsiyet ve daha
önceki yas deneyimine bağlı olarak subjektif bir şekilde deneyimlenir. Kişiler
evcil hayvanın kaybına veya ilişkilerinin bitmesine, ebeveynlerinin ölümüne
üzüldükleri kadar derinden üzülebilirler. Yas tepkilerine verilen bu tepkiler
kişiler arası farklılıklardandır” dedi.
Kaybedilen kişi ile kurulan ilişki, yas ile ilgili dini ve
kültürel inançlar, geçmiş psikiyatrik öyküsü, kişilik özellikleri, geçmiş
kayıpların oluşu, ölüm algısı, sosyoekonomik düzeyi gibi faktörlerin yas
tepkilerini etkilediğini dile getirdi.
“3 ÇEŞİT YAS VAR:
NORMAL, TRAVMATİK VE PSİKOLOJİK”
Yasın normal, travmatik ve patolojik yas olarak 3 gruba
ayrıldığını belirten Psikolog Çapar, “Normal yas, kayıp sonrası gözlemlenen
duygusal, zihinsel, fiziksel ve davranışsal tepkilerdir. Duyusal olarak kişiler,
şok, üzüntü, şuçluluk, korku, çaresizlik, isteksizlik ve yorgunluk vb. ruh
halleri içerisinde olabilir. Kaybedilen kişinin ardından tutulan yas yaşanması
gereken doğal bir süreçtir. Genellikle dalgalanmalar şeklinde bedensel
sıkıntılar görülür. Nefes almada zorluk, boğulma hissi, güç kaybı, iştahsızlık,
çabuk yorulma vb. Sevilen kişinin kaybı sonrasında zihinsel süreçler
incelendiğinde kişilerde inkar, inanmama, düşüncede karışıklık,
hatalı/çarpıtılmış düşünceler, halüsinasyonlar, unutkanlık, dikkat dağınıklığı,
rahatsız edici rüyalar vb. belirtiler gözlemlenir. Kalpte ve boğazda düğüm
hissi, nefes darlığı, ağız kuruluğu, seslere karşı duyarlılık gibi fiziksel
belirtiler görülür. Alkol veya madde kullanma, kaybedilen kişiyi hatırlatıcı
bireylerden kaçma, uyku ve yeme problemleri, takıntılı davranışlar, ölen kişiyi
arama davranışları gözlemlenir” diye konuştu.
“5 AŞAMADAN İLKİ ŞOK
VE İNKAR”
Yas tutma sürecinin ilk aşamasının “şok ve inkar” olduğunu,
kişinin ilk zamanlarda ölüm gerçeğiyle kısa bir süre hissizlik yaşayıp
genellikle kaybını yok saydığı ve inkar ettiğini dile getiren Psikolog Çapar,
bir sonraki aşamanın “öfke” olduğunu, bu aşamada kişinin sorgulamaya başlayıp
bunun neticesinde öfkelendiğini anlattı. Çapar, “Pazarlık” aşamasında ölen
kişinin geri dönmesi beklentilerinin ortaya çıktığını, öfke ve yalnızlık
hissedildiğini, suçluluk duyguları hisseden kişilerin neleri daha farklı
yapabilecekleri üzerine düşündüklerini söyledi. Üzüntü ve çaresizlik hislerinin
hakim olduğu “depresyon-kabullenme” aşamasını ise kayıp gerçeğinin
kabullenildiği, hayatın yeniden düzene koyulduğu “yeniden yapılanma” aşamasının
izlediğini sözlerine ekledi.
“TRAVMATİK YASTA ÖFKE
VE İSYAN GÖZLEMLENEBİLİR”
Travmatik yasın, sevilen birinin ani veya şiddetli bir
biçimde kaybedilmesi sonrası gelişen problemlerin kişinin yaşantısını ve
işlevselliğini olumsuz etkilemesi olarak tanımlayan Psikolog Çapar, “Kaybın
üzerinden altı ay geçmiş olmasına rağmen günün büyük çoğunluğunu kaybedilen
kişiye özlem duyarak geçirmek ve bazen bu duygunun yeti yitimine sebep olduğunu
görürüz. Kişide otoriteye karşı öfke ve isyan etme gözlemlenir. Kaybedilen
kişiyi düşünmemek için aşırı aktivite yaptıkları, güvenmekte zorlandıkları,
sosyal ortamlardan uzaklaştıkları, bağlanma stillerinde değişiklik, sürekli
ağlama isteği gibi belirtiler görülür. Beklenmeyen kayıp, kaybedilen kişi ile
ilişki, kişilik özellikleri, ölüm biçimi, cenaze töreninin yapılmamış olması,
ölüme tanıklık etme gibi faktörler travmatik yas yaşama riskini etkiler” diye
konuştu.
“BU SÜREÇ AİLE VE
ARKADAŞLARLA PAYLAŞILMALI”
Kaybın ardından en az altı ay geçmesine rağmen kişinin
işlevselliğinin giderek bozulmasının patolojik yas özelliği olduğuna değinen
Psikolog Çapar, bu kişilerin normal yas evrelerinden birinde takılıp kaldığını,
yas sürecini tamamlayamadığını, iyileşmediğini ve patolojik tepkiler verdiğini
ifade etti.
Yas sürecini daha sağlıklı atlatabilmek için kişinin,
duygularını güvendiği kişiler ile paylaşmasını; uyku ve yeme düzenine dikkat
edilmesini tavsiye eden Çapar, “Duygularınızı ifade edebilmek, kayıp hakkında
konuşma, hatırlatan objelere temas, yaşadığınız tepkilerin normal ve doğal
olduğunu bilmenize yardımcı olur. Cenazeye gitmek ölüm gerçeğiyle yüzleşmenize,
acınızı yaşayıp veda etmenizi sağlar. Kaybınızı hatırlatan yer, kişi ve
nesnelerden kaçmak yas sürecini atlatmanıza engel olur” dedi.
“İKİ AYDAN UZUN
DEPRESYONDA PSİKOLOJİK DESTEK GEREKİR”
Psikolog Çapar, yas sürecindeki depresyon belirtilerinin iki
ayı aşması veya patolojik yas belirtileri görülmesi halinde psikolojik destek
önererek bu tedaviyle ölüm sonrası ayrılıkla ilgili çatışmaları çözümlemeyi,
işlevselliği arttırmayı, baş etme yöntemlerini geliştirmeyi, psikoeğitim
vermeyi ve hayata yeniden uyumu sağlamayı amaçladıklarını dile getirdi. Kişinin
yas sürecini tamamladıktan sonra normal ve sağlıklı hayatına dönebileceğini,
yası yaşamının bir parçası haline getirip bununla yaşamayı öğreneceğini
sözlerine ekledi.
Çocukların yaşına göre ölüm kavramını farklı şekilde
algılayabileceğinin altını çizen Psikolog Çapar, “Yas sürecinde suçluluk
hissetseler de bu ölümün çocuğun davranışları sonucunda olmadığı
belirtilmelidir. Yatak ıslatma, parmak emme gibi davranışlar veya öfke ve
riskli davranışlar da gözlemlenebilir” dedi.
İHA