4. YARGI REFORMU

23 Ocak 2025 itibariyle 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna tanıtıldı. Bu vaziyet ise Ekim 2023 tarihi itibariyle tanımlanan Türkiye Yüzyılı projesinin hukuk sistemiyle alakalı gerçekleştirdiği ilk değişiklik olarak tarihe geçmiş bulunmakta. Bizzat CB Erdoğan tarafından tanıtılması ve tanıtılırken de direkt ve dikkatli ifadelerle karşılaşmamız ise aslında ne kadar önem verildiğini gözler önüne seriyor.

***

Dikkat çekilen ilk husus ise hızlı bir adalet sistemi inşa edileceğinin sıkça vurgulanması. İlk derece istinaf veya temyiz mahkemelerinde yıllarca bekleyen dosyalar, gerçekleştirilmeyen müzekkere, raporlar ezcümle bürokratik işlemlerin yargılama sürelerini abartılı bir noktaya çektiği ise malumunuz. Bu reformun; 2017 referandumunda hayatımıza dahil olan Cumhurbaşkanlığı Sisteminin temel özelliklerinden biri olan “hızlı karar alma” mekanizmasının hukuk sistemine etkisi olarak değerlendirilebilir mi, pek mümkün. Ayrıca Ekim 2023 tarihinde açıklanan Türkiye Yüzyılı projesinin ilk hukuki yaklaşımı olarak da görebiliriz.

***

İstinaf mahkemelerinin en geç 6 ay içinde sonuçlanması, İstinaf incelemesinin dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine geliş tarihine göre değil ilk derece mahkemesinde açıldığı tarihin dikkate alınacağının belirtilmesi ise ısrarla belirtilen bu “hızın” ilk göstergesi olarak karşımıza çıkmakta. Normal şartlarda adli tatilde görülmesi mümkün olmayan çekişmeli/çekişmesiz boşanma davalarının adli tatilde de görülebileceğinin sağlanması ise hız konusuna uygun bir şekilde düzenleme yapıldığını açık bir şekilde ifade etmektedir.

***

Dikkat çeken hususlar tabi ki de sadece hızla alakalı değil. Yapay zekanın Türk hukuk sisteminde tanımlanıp kullanılmak istendiğine artık ilk defa şahit oluyoruz. Genelgeçer ve somut olmayan bir şekilde ifade edilse de sistem içerisinde bu vaziyetin tanımlanıyor olmasını da ilk aşama olarak görmek mümkün.

***

Şiddet içermeyen aile uyuşmazlıklarında; aile bireylerinin yargı süreçlerinde yıpranmasını önleme amacıyla aile hukukunda arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olarak konulması ise arabuluculuk müessesesine verilen ehemmiyetin arttığını da göstermektedir. Asliye Hukuk Mahkemeleri nezdinde gerçekleştirilen tazminat davalarına da arabuluculuk şartının sunulması ise konuyla alakalı olan bir diğer husus olarak karşımıza çıkmakta. Bu değişiklikler; görünürde hukuki olarak makul bir seviyede gözükse de kendisini “hız ve direktlik” olarak tanımlayan yargı reformu içerisinde yer alması vaziyete tezat bir nitelik taşımaktadır. Bu tezatlığın toparlanabilmesi için arabuluculuk faaliyetinin ciddi şekilde etkin kılınıp tekrar dizayn edilmesi kanaatini taşımaktayım.

***

Tekrardan dizayn edilmesi hususunun en önemli kısmı ise İcra İflas Hukukunda gerçekleşecek, yeni bir kanunun geleceğinin ilan edilmesi ise istenen, beklenen ve şart husus taşıyan bir durumdu desek açıkçası pek de yanlış olmaz. Son düzenlemelerle birlikte 2000’lerin başındaki ruhu hala yansıtan İcra İflas Kanunu’nun 2020’ler dönemine muhakkak adapte olması gerekiyordu.

***

En çok dikkatimi çeken, neden bugüne kadar olmadığını sorgulatan ve belirtilmesi ile birlikte sevindiren husus ise “mahkeme tarafından yazılı olarak istenen bilgi ve belgelere süresinde cevap verilmemesi veya cevap verilmesinin engellenmesi halinde cezai yaptırımlar gelecektir” başlığı oldu. Sürecin aleyhine gideceğini bir şekilde tahmin eden dava tarafının; sonucun nihayete ermesini geciktirmek için türlü boşluklardan faydalanması, dava sürelerini uzatan bir diğer tali meselelerden biriydi. Alenen kötü niyetli şekilde gerçekleştirilen ve pratikte de “vekil/müdafiilik yeteneği” olarak yansıtılan bu durumun hem dava sürelerine hem de toplum nezdinde avukatlık mesleğine olan bakışı çirkin bir noktaya taşıdığı kanaatindeyim. Avukatlık mesleğinin gereği olan “titiz iş takibi” hususunun yerini buraya bırakmasının ise orta/uzun vadede kamuoyu tarafından Avukatlık mesleğine bakışı nereye getirdiği ise malum. Geç de olsa bu müdahalenin gelmesinin vaziyeti biraz da olsa toparlayacağını söylemek pek de yanlış olmaz. Saygılarımla.