VİRÜSÜ BİLE SİYASETE ALET ETTİNİZ

Önce şunu kafamıza iyice bir kazıyalım..

Bu koronavirüs, trafik lambaları gibi öyle şalteri indir, bitir işi gibi bir şey değil..

Yani önünü kesmek, bu şartlarda yok etmek mümkün değil..

Bu durumda, hükümetimiz  yapılabilecek en akılcı işi yapıyor..

Ne yapıyor?

Daha fazla yayılmasın, daha fazla insanımız hayatını kaybetmesin diye, günlük yaşamımıza bazı kısıtlamalar-yasaklar getiriyor..

Niye getiriyor?

Çünkü, insanımız başıboş bırakılınca işini suyunu çıkartıyor da ondan..

Düğünler, eğlenceler, partiler, kafeler derken, maske-mesafe-hijyen kurallarına hiç uymuyorlar..

Hükümet baktı ki olmuyor, günlük ölenlerin sayısı 100’ü falan geçti, “demek ki sizi kendi halinize bırakmamak gerekiyor”  dedi ve yeni bir “kısıtlama dönemi”ni başlattı..

Bu kısıtlamalar hesapsızca yapılmıyor elbet..

Devlet bir yandan güvenliği sağlıyor, bir yandan hayatın ve piyasanın akışını düzgün şekle sokmaya çalışıyor..

Ama, mart ayından bu yana bir kesim istiyor ki;

“Bu insanlar sokaklarda ölsün, hastaneler dolsun-taşsın da sağlık sistemi çöksün, günde ölü sayısı 500’ü 1000’i geçsin, cenazeleri gömecek yer bulamayalım ve şu Tayyip Erdoğan çeksin gitsin..”

Hatta, “Tayyip Erdoğan gitsin de isterse hepimiz ölelim” kafasında olan hastalıklı bir güruh bile var..

CHP’li belediyelere de dikkat edin..

“Hastalık daha çok yayılsın, daha çok ölüm olsun, daha çok ölüm olsun ki bu hükümet rezil olsun” diye toplu ulaşım seferlerinden araç çekerek, insanları birbirinin içine iyice soktu..

Aslında, böyle felaket zamanlarında BİRLİK olma gerekir..

Ama, CHP’li belediyeler bu konuda da bildiklerini okuyor..

Kendilerine göre “yardım kolileri” falan oluşturuyor, bunu da “bakın hükümet aciz kalıyor, ama biz buradayız” diyerek propaganda amaçlı dağıtıyor..

Olmaz, böyle olmaz..

Hangi partiden olursa olsun bütün belediyeler, kurumlar ve sivil toplum kuruluşları Valiliğin başkanlığında bir KRİZ MERKEZİ aracılığıyla, ihtiyacı olan bütün vatandaşlara gereken yardımı ulaştırır..

Bir afet anında, bir felaket anında böyle yapılmalıdır..

Ayrılık-gayrılık olmadan, el ele vererek..

Bunu anlamayacak ve yapamayacak kadar da bu ülkeye düşman olamazsınız, değil mi?

Yapmayın..

Hepimiz aynı kazanın içindeyiz..

Bu kazan ne kadar kaynarsa, içinde hepimiz o kadar haşlanırız..

Bunu anlayın artık..

……………………

GONG

Yaşlanmak, bir dağa tırmanmaya benzer..

Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır..

Ama, görüş açınız genişler..

(İngmar Bergman)

……………………….

“65 YAŞ ÜSTÜ”NDEN NE İSTİYORSUNUZ?

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere..

Sağlık Bakanlığı’na, Bilim Kurulu’na ve İl Hıfzıssıhha kurullarına diyeceklerim var..

Ama önce, şunu sormak zorundayım:

“Ne var bu 65 yaş üstü”nde ki, bütün dünyada kısıtlamalar onlara göre belirleniyor?

Sokağa çıkması yasak..

Parka gitmesi yasak..

Seyahat etmesi yasak..

Evden çıkması yasak..

Yasak yasak yasak..

Türkiye’de bu yasaklar “daha akılcı” bir hale getirilemez mi?

“Pozitif” olanlar zaten izole ediliyor..

Bu yasaklar veya kısıtlamalarda öncelik, “65 yaş üstü” için değil de, “kronik hastalığı olanlar” için verilse daha doğru olmaz mı?

Şimdi yazacaklarımı hem bir ÖNERİ, hem de bir SERZENİŞ olarak kabul edebilirsiniz..

65 yaş üstü dediğiniz kesimde “kronik hastalığı” olmayanlar var..

Sporlarını yapıyorlar..

Kendilerine gayet iyi bakıyorlar..

Aralarında  50’liklere, 40’lıklara taş çıkartacak yaşlılar var..

Örneğin; haftada 2-3 kez halı saha maçı yapan “65 yaş üstü” kişiler var..

Yürüyüşe çıkıp “tempo” yürüyenler, koşanlar var..

Niye bu insanları eve kapatıp vücut direncini düşürmeye çalışıyorsunuz?

“Virüsten korunma kuralları”na uydukları sürece, bırakın rahat yaşasınlar..

Bu virüs, kimsenin yaşına-başına bakmıyor zaten..

Ama, bu canı Allah verdi yine Allah alacak, virüs alamaz..

Lütfen, virüs için koyduğunuz “kısıtlama şartlarını” bir kez daha gözden geçirin..

………………………

TRAFİK

Trafik; sevgi, saygı ve hoşgörüyle güzeldir..