VİCDANLILAR VE VİCDANSIZLAR!

 Bugün hafta başı olması nedeniyle şehir meseleleri ve biraz siyaset yazacaktım. Ancak uzun süreden beri bizzat takip ettiğim bir konu nihayete erdiği için onu kaleme almak istedim.

Yazımın başlığına göre haddim olmayarak VİCDAN üzerine birkaç kelam edip olayı anlatacağım. Çünkü 3 milyona yaklaşan nüfusu olan Antalya’da VİCDANİ bir olay bu.

Öncelikle neydi vicdan? Alınıp satılan bir şey miydi? Kaça alabilirdik mesela vicdanı? Bedeli ne olabilirdi ki çok da önemsenmeyen vicdanın? Cezası var mı vicdansızlığın?

Bu soruları kendimize bir soralım bakalım. Ancak paran, gücün, çevren varsa pek de önemi kalmıyor vicdanlı veya vicdansız olmanın.

VİCDANI yoksa insan kör ve duyarsız oluyor aslında. Zaten görünen bir şey değil vicdan denilen şey. Çoğu zaman eksikliği bile fark edilmiyor günümüzde.

Sözlükte bile anlamı, “Kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma halini yükleyen İÇSEL GÜÇ” olarak geçiyor.


Aslında vicdan büyük bir ahlaki değerdir ve bunda da kuşku yoktur.

Şimdi yukarıdaki soruların cevabını bulamayanlar için ben vereyim cevabı. Vicdan kişinin sadece iç sesidir. İstemiyorsanız ya da ağır geliyorsa duymazdan gelirsiniz olur biter. Ha vicdansızlığın da cezası yoktur; rahat olun.

Lakin vicdansızlık çoğu zaman işe yarar da diyebilirsiniz. Para, şöhret, güç, imtiyaz, mevki, makam ve bir sürü şey daha kazanmanıza yardımcı da olabilir. Fakat farkında olmadan İNSANLIĞINIZI kaybedebilirsiniz.

Şu gerçeği de unutmayalım. Vicdan; bir merhamet ve acıma aracı değil, adalet, sevgi, vefa, cesaret ve paylaşımın bir başka adıdır. Bunlar yoksa gerisi zaten boş.


Vicdan merhamet etkendir. İnsanların başına bir şey geldiği zaman üzülürsünüz. Bu sizin vicdanınızı sızlatır fakat hiçbir şey yapmayıp sadece üzülürseniz bunun hiçbir önemi yoktur.

Seyretmekle ya da üzülmekle yetinmeyip, olaylara ve kişilere yardım etmeye başladığın zaman eyleme geçmiş olursun. Buda MERHAMETİN dönen çarkıdır.

Aşağıdaki satırlarda aktaracağım olaya bakınca “İnsanlar neden bu kadar vicdansız ve merhametsiz duruma geldi?” sorusu akıllara gelecektir. Buna eminim.

Geldik asıl meseleye. LİDER GAZETE olarak 7 Eylül’de eski hostes ve yıllar önce şizofreni tanısı konulan 60 yaşındaki Sibel Baltacıbaşı’nın yaşam öyküsünü gündeme getirdik.

Sibel Hanım, rahatsızlandıktan sonra sokaklarda yaşamını sürdürüyordu. Lara (Metin Kasapoğlu Caddesi eski Mezbaha Kavşağında) yolundaki bankamatiklerin yanında!

Biz hem gazetede hem de televizyonda yayınladığımız haberlerle, Sibel Hanım’ın çaresizliğini dilimiz döndüğünce VİCDAN sahibi insan veya yöneticilere anlatmaya çalıştık.

Önceleri bir Allah’ın kulu sesini çıkarmadı. Görenler görmezden geldi. VİCDANLAR kör olmuş çünkü.


Özellikle bendeniz bıkmadan usanmadan konuyu gündemde tutmaya çalıştım. 13 Eylül’de ‘BU İŞİN ÇÖZÜMÜ YOK MU?’ başlığı ile yeniden bir yazı kaleme aldım.

Antalya Valisi HULUSİ ŞAHİN, Büyükşehir Belediye Başkanı MUHİTTİN BÖCEK ve Muratpaşa Belediye Başkanı ÜMİT UYSAL’a seslenip VİCDAN çağrısı yaptım.

Nihayetinde 21 Eylül’de konuyu ‘YUH OLSUN BİZE’ başlıklı yazımda tekrar ele alınca Vali ŞAHİN konuya duyarlılık gösterdi. Devletin ilgili birimleri harekete geçti.


Fakat bir türlü BÜROKRASİ HAZRETLERİ aşılamadı. İş uzadıkça uzadı. Ben bu olayı kafaya taktığım için yılmadım. Üstüne üstüne gidip zaman zaman sert bir ifade bile kullandım.

Sibel Hanım, 22 Eylül’de Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülüp SAĞLIK KURULU RAPORU alındı. Allah razı olsun Başhekim Halil Yalçın Yüksel devreye girip raporu MAHKEMEYE ulaştırdı.

Tabi bunları benimle birlikte takip eden Vasi Avukat Baykal Koçum yaptı fakat sonrası yine sıkıntı. Mahkeme kararını verdi amma bu kez de Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden randevu almak mesele oldu.

Neyse. Elimdeki bilgi ve belgeleri geçen çarşamba günü AK Parti Milletvekili Tuğba Vural Çokal’a ulaştırıp Allah rızası için devreye girmesini istedim. Sağ olsun VİCDAN SAHİBİ olduğu için tekrar bile ettirmedi.

Tuğba Hanım, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya evrakları ulaştırınca işler bir anda hızlandı. Cuma günü randevu alındı ve ŞİZOFREN Sibel Hanım, her ne kadar biraz diretse de polis nezaretinde hastaneye götürüldü.

Baştan sona yazdıklarım tamamen bir VİCDAN meselesiydi. Sanırım olayın özeti ile konuyu anlamış ve kimin VİCDANLI kimin VİCDANI körelmiş onu görmüş oldunuz.


Son cümle olarak bu olaya katkı koyup Sibel Baltacıbaşı’na tedavi yolunu açan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Vali Hulusi Şahin, Milletvekili Tuğba Vural Çokal, Başhekim Halil Yalçın Yüksel ve Avukat Baykal Koçum’a teşekkür ediyorum.

Son teşekkürüm ise; beni ve dolayısı ile kamuoyunu harekete geçirmemizi sağlayıp VİCDANIMI uyandıran ALİ ATMACA dostuma. İyi ki sizler gibi VİCDAN SAHİBİ insanlarımız hala var!