VİCDANIN SESİ

Hepimizin içinde, adını koyamadığımız bir şey var. Bizi biz yapan, tabiri caizse, adam gibi adam olmamızı sağlayan yegane güç… İster siz buna fıtrat deyin ya da aile terbiyesi, yaradılış gayesi yada başka bir şey! Ahlaki vicdan var olan ve daima var olmuş bir şeydir.

Vicdan insanın neyin iyi neyin kötü olduğunu ayırt edebilme ve muhakeme edebilme yeteneği, iyiden haz kötüden gam duymamıza sebep olan manevi histir. Bir şeyi yaparken hep kendi yararına değil, bilakis herkesin yararı esas alır.

Vicdan soyut bir kavramdır, elle tutulamaz, gözle görülmez, ancak yaşayan her birey üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Vicdan Cenab-ı Hakkın içimizdeki iç sesidir.

Yargıç misali olan bu iç sese ehemmiyet verip, susturmayalım. Ahlaki değerlerin, erdemli duyguların kaybolmasına izin vermeyelim.

Gitgide insan ilişkilerinin zorlaştığı dünyada,  birinin eline birinin yüreğine, birinin ince sızısına merhem olalım! Önce insan olalım sonra dilediğimiz mesleklerden birisi…

Ölecek olduğumuzu doğduğumuzdan beri biliyoruz, biliyoruz da ne yapıyoruz. Dünya var olduğu günden beri insanlara, hep rehberler ve kitaplar gönderilmiştir. Bütün semavi kitaplar da hep aynı inancı savunmuştur, iyi ol dürüst ol ahlaklı ol vicdanlı ol…

İşte bu semavi kitaplar güzel ahlak ilkelerini, inanç esaslarını, siyasi ve toplumsal hayattaki ölçütleri, yani insanın yapması ve yapmaması gereken kurallar bütünü hep aynıdır değişmez… Hepsi insanı insan olmaya, hep iyiye ve doğruluğa yönlendirirler.

Hepimizin sevdiği meşhur bir Kızıldereli hikayesi vardır. Kızıldereli çadırının önünde dedesi ve torunu otururken, sürekli kavga eden iki kurt köpeği vardır, bunlardan biri siyah biri beyazdır. Torunu dedesine bir köpeğin yeterli olacağını, neden iki tane köpek beslediği sorar.

Dedesi de ona, bunlar bizim için simgedir. Siyah kurt köpeği; kötülükleri karanlıkları, tehlikeleri, kurulmuş tuzakları temsil eder. Beyaz kurt köpeği ise, aydınlığın, barışın, mertliğin, iyiliğin, dostluğu temsil eder der. Torunu dedesini dikkatle dinler ve söylediklerini anlamaya çalışır.

“Peki dede der; bu köpeklerden hangisi kazanacak?” Yaşlı Kızıldereli gülümser ve torunun başını şefkatle okşar, o muhteşem cevabı verir: Biz hangisini beslersek o kazanır. Biz hangisi için emek verirsek o kazanacak.

Hikayede de anlatıldığı gibi, iyilik ve kötülük içimizde her daim var olan, her zaman birbiriyle mücadele eden “birbirine zıt” iki büyük güçtür.

İyi duygularımız ve kötü duygularımızda hep böyle birbiriyle savaş halindedir! Bu mücadele de başarılı olmak istiyorsak; içimizdeki kin, nefret, hırs, kıskançlık gibi kötü duyguları değil, sevgi  merhamet, hoşgörü, şefkat, iyilik gibi yüce erdemleri besleyip, büyütmeliyiz!

Son söz olarak; hiçbir iyilik boşa gitmez diyerek, Yazıcı olan Kiramen Katibin meleklerinin her şeyi en ince ayrıntısına kadar kaydettiğini, yapılan zerre kadar iyilik ve kötülüklerin, haksızlıkların, zulümlerin unutulmadığı, çok güzel bir şekilde hesabını tutan, Yüce Hasib bir Zat’ın olduğunu hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmayalım.

SON NEFESE KADAR İYİLİK

Efendimizin güzel bir hadis ile bitirelim inşallah: Elinden geldiği kadar herkese iyilik et. Eğer onlar layık değilse, buna sen layıksın! Son nefesimize kadar iyilik yapmaya devam edelim! Bu karmakarışık olan dünyayı, emin olun iyilik kurtaracak! Ve Allah sana nasıl iyilik etmişse, sen öyle iyilik et! Selametle kalın! Muhsine bir kul…